Sağlıklı toprak altından daha değerli
Forbes dergisinde yayımlanan makaleye göre, insan kaynaklı sera gazı emisyonlarının %24’ünden endüstriyel tarım sistemimiz sorumlu. İklim krizinin hem nedeni hem de mağduru olarak gösterilen tarımsal uygulamaların yıkıcı etkisini hafifletmek için toprak sağlığının korunması, iyileştirilmesi ve bu yöndeki yatırımların artması gerekiyor.
2050 yılına dünya nüfusunun 9 ila 11 milyar olacağı öngörülüyor. Peki herkese yetecek kadar gıdayı nasıl üreteceğiz?
Yeşil Devrim, 1960’lı yılların sonunda, gıda güvenliği sorununu çözme umuduyla kimyasal gübreleri ve yüksek verimli mahsül çeşitlerini beraberinde getirdi. Tarımın endüstriyelleşmesi kısa dönemde verimi önemli ölçüde artırsa da, şu an artık ürün verimliliğinin azaldığı bir noktadayız. İronik bir şekilde, Yeşil Devrim arazi kaybı, ormansızlaşma ve doğal kaynakların suistimal edilmesi yoluyla iklim değişikliğini hızlandırdı. İklim değişikliği neticesinde gıda güvenliğinin dört temel unsuru da olumsuz bir biçimde etkilendi: Elverişlilik, erişim, yararlanma ve istikrar. Neyse ki değişim için hâlâ vakit var.
Çözüm toprak sağlığını iyileştirmek
Mevcut tarım sistemi hem iklim değişikliğinin zararlı etkilerine katkı sağlıyor hem de bunlarla karşı karşıya kalıyor. İnsan kaynaklı tüm sera gazı emisyonunun yüzde 24’ünden mevcut tarım sistemi sorumlu. Gıda sistemimiz ayrıca sıcaklık artışı, değişen yağış örüntüsü ve ekstrem hava olaylarının daha sıklıkla yaşanması şeklinde de iklim değişikliğine maruz kalıyor. Buna ek olarak, IPCC’nin (Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli) 2019 raporu, yukarıda bahsi geçen iklim değişikliği göstergelerinin ürün verimini olumsuz etkileyeceği ve küresel gıda güvenliğinin zayıflamasına neden olacağı konusuna neredeyse kesin gözüyle bakıyor. Her ne kadar iklim değişikliğinin etkilerini azaltmaya yönelik tüm sektörlerin geniş kapsamlı önlemler alması gerekiyor olsa da, toprak sağlığını iyileştirmek iklim sağlığını iyileştirebilir.
Toprak, ıslanınca çamura dönüşen bir şeyden ibaret değildir; mineraller, sıvılar, gazlar ve mikroorganizmalar gibi canlı ve cansız maddelerden oluşan çok önemli bir ekosistemdir. Toprak sağlığı veya kalitesi toprağın Dünya üzerindeki yaşamını sürekli olarak idame ettirme kapasitesinin bir ölçümüdür. Sağlıklı toprak ekolojik döngüler arasındaki olumlu etkileşimi en üst seviyeye çıkarır, birincil verimliliği destekler ve geçim kaynaklarımıza katkıda bulunur. Dolayısıyla, toprak kötü besin yönetimi, aşırı otlatma ve geniş çaplı kullanım nedeniyle besin maddelerince zayıflarsa, toprak ekosisteminin yaşamı destekleme kapasitesi de kısıtlanır.
Ayrıca, sağlıklı toprak karbon tutarak iklim değişikliğini hafifletebilir. Toprağın karbon tutması, yani atmosferdeki karbondioksitin doğal bir döngüyle toprakta depolanan organik karbona dönüşmesi, fazla karbondioksit emildiği için iklim değişikliğinin hafifletilmesine katkı sağlar. “Project Drawdown”, bütüncül arazi yönetimi uygulamalarını kullanan çiftliklerin on yılı aşkın bir sürede akre başına toprağa 25-60 tona kadar karbon ilave etme potansiyeli olduğunu kanıtladı. Tutulan karbon miktarındaki bu önemli artış, çok daha az karbondioksitin sera gazı etkisine katkıda bulunduğu anlamına geliyor.
Bütüncül arazi yönetimi uygulamaları
Kompleks ve canlı bir ekosistem olan toprağın bölgesel iklim koşullarına, ne üretildiğine ve üretim ölçeğine göre farklı gereksinimleri vardır.
Tarım açısından, toprak sağlığını besleyen bütüncül yönetim uygulamaları genellikle şunları kapsar:
- Toprak aşınımının en aza indirilmesi.
- Örtü bitkileri dikerek ve ekim nöbeti yaparak toprak örtüsünün dört mevsim korunması.
- Kompost ve diğer doğal toprak iyileştirme yöntemleri ile toprak kalitesinin zenginleştirilmesi.
Tüm bu uygulamalar doğanın biyoçeşitliliğe olan yatkınlığı ile uyum içinde işleyerek toprağa iyileşmesi için gerekli zamanı tanır ve besini sağlar. Bu uygulamalar, iklim değişikliği karşısında ürün verimini ve dayanıklılığını artıran karbon zengini toprak organik maddesini destekler.
İklime duyarlı tarım yatırımları artmalı
Toprak sağlığını en iyi şekilde destekleyecek bütüncül tarım uygulamalarını hayata geçirmek için önümüzdeki 30 yıl içerisinde yaklaşık 700 milyar dolarlık bir net sermayeye ihtiyaç duyuluyor. Ayrıca, iklime duyarlı tarıma yapılacak bu yatırımların yaklaşık 10 trilyon dolar net finansal getiri sağlayabileceği de öngörülüyor.
Sorumlu tarım arazilerine yapılan yatırım, Nuveen, International Farming Corporation ve Hancock Agricultural Investment Group gibi önde gelen endüstriyel tarım ve gıda yatırımcıları arasında dahi giderek daha önemli bir hale gelmeye başladı. Arazi tahribatı artık kâr getirmiyor, bu yüzden iyileşen toprağın uzun vadede getireceği olumlu etkilerini göz önünde bulundurmamız gerekiyor.
Toprağı iyileştirmek için yatırımcıların sermayelerini gıda sistemimizin değer zinciri arasında yaymaları gerekiyor. Sağlıklı toprak her ne kadar sistemin en temel yapı taşı olsa da, geniş bir çerçeveden baktığımızda; işin içine toprak sağlığını yöneten çiftçiler, üretime dahil olan taraflar, imalat, altyapı ve son olarak da nihai ürünü tüketen kişiler giriyor. Tüketici talebinin giderek daha önemli hale gelmesi, son on yılda sertifikalı organik gıdaya yönelik üstel büyüme ve organik tarımın hızla gelişmesi ile kanıtlanmaktadır.
Sağlıklı toprak sistemin en temel unsurudur ancak, daha geniş bir resim tedarik zincirine nasıl yatırım yapılacağına dair bir çerçeve sunar:
- Çiftçiler: Taşınmaz mallara (tarım arazisi) yatırım yapılması, çiftçilerin konvansiyonelden sürdürülebilir uygulamalara geçebilmeleri için finanse edilmesi.
- Üretim/İmalat/Altyapı: Sürdürülebilir kalkınma çabalarını artırmak ve projeleri finanse etmek için gelir yaratabilecek karbon fiyatlandırması uygulanması ve konvansiyonel perakende satış sisteminde kaybedilen katma değerini tutacak şekilde, tohumdan sofraya tüm süreçlerin üretici tarafından sahiplenilip entegre edilmesi.
- Tüketiciler: Şirketlere ve markalara yönelik sermaye yatırımları yoluyla, tüketici değer sistemi ile uyumlu olan yenileyici/sürdürülebilir tarım değer zincirlerinin desteklenmesi.
Zehirsiz Kampanya’yı imzalayın, doğa dostu üretim yapan çiftçiler desteklensin: Change.org/ZehirsizSofralar
Şirketlerin hangi yatırımın kârlı olacağını belirleyebilmelerinin en önemli yollarından biri, o girişimin şeffaflığını ve sürdürülebilirliğini değerlendirmekten geçer. Bu da, operasyondan etkilenen insanlarla gerçekleştirilen görüşmeler, röportajlar ve seansları dinleyerek daha derin bir analiz sürecini gerektirir. Nihayetinde, toprak sağlığına öncelik veren grup; özgün çekirdek markaları olan, kaliteli bir ürüne de öncelik verir.
Yatırımcıların karşı karşıya kalabileceği sorunlardan bir tanesi de ölçeklenebilirliktir. Tarımsal işletme modellerinin aksine; sağlıklı toprak paradigması doğası gereği yerel gıda ekonomileriyle, daha az meta ve paydaş kapitalizmiyle uyumludur. Bununla birlikte, hem sürdürülebilirliğin hem de yüksek kaliteli bir ürünün sağlanması için genellikle insan ölçeğinde operasyonlar gereklidir. Tüketici talebi, ürünlerin kaynaklarıyla bir ilişki kurmayı sağlayacak şekilde gelişmiştir, bu da adil ticaret ve hem toprağı hem de çiftlik hamisini öncelik haline getiren programlardan kâr elde etme potansiyeli anlamına gelir.
Sonuç
İklim değişikliğinin giderek acil bir durum haline gelmesiyle birlikte, eski zamanlardan beri süregelen insanları besleme sorunu hâlâ geçerliliğini koruyor. Toprak zenginliğini desteklemek uzun vadede bir çözüm sunuyor olsa da; insan yapımı sistemleri desteklemek için Dünya’nın doğal sistemlerini zorla yıkıma uğratmak sadece başka bir kısa vadeli “devrim” anlamına gelmez. Toprak sağlığı için yatırım yapmak, küresel gıda güvenliği, iklim değişikliği ve çiftçilerin finansal olarak iyi durumda olması gibi konuları hedefleyen en önemli adımlardan bir tanesidir.
Çeviri: Nil Ormanlı Balpınar – Buğday Gönüllü İletişim Ekibi
Kaynak: Forbes – Walter Schindler, “Healthy Soil: Why And How To Invest In This Sustainable Opportunity”
Maalesef ki bilinçsizce sulamalarla toprağımızı çoraklaştırdık. Toprak analizlerinde organik madde miktarları bazı bölgelerde sıfıra yakın çıkıyor. İlaçlarla ve bilinçsiz gübrelemeyle hasta ettiğimiz topraklar da cabası.
İnsanoğlu toprağın değerini anlayacak fakat gelecek nesiller için çok geç olmaz umarım.
sera bitki artıkları, kullanılmış kokopitler ve mantar kompostları kompostlama yöntemiyle toprak için organik maddeye dönüştürülebilir. malum ülkemiz topraklarının organim madde miktarı oldukça düşük.