Üzüntümüzü ve öfkemizi dönüştürmek
Bilim insanları senelerdir gelecekte iklim krizinin getireceği felaketler konusunda uyarıyordu. Ve, öngörülen gelecek geldi. İklim krizini durdurmak için çözümler mevcut ancak bu çözümlerin hayata geçmesi için karar vericiler ve bireyler olarak hepimizin sorumluluk alması gerekiyor.
Yazı: Gözde Özbey – Buğday Derneği İletişim Ekibi
Akdeniz Bölgesi ve çevresinde yaşanan orman yangınları ve Karadeniz Bölgesi’nde yaşanan sel felaketleri… Ölen tüm canlar, kaybettiğimiz biyoçeşitlilik ve evinden, toprağından olan herkes adına çok üzgünüz.
Yangınların büyüyüp yayılmasına neden olan ve selin yıkıcı etkisini artıran tüm hatalı politikaların yanı sıra; bilim, uzmanlık ve deneyimden yararlanmadan uygulamaya konarak doğayı tahrip eden ve pek çok canın ölümüne yol açan tüm eylemler için çoğumuz öfke duyuyoruz.
Tüm kayıpların ardından üzüntümüzü ve öfkemizi çözüm odaklı bir yöne çeviremezsek bunun gibi felaketleri yaşamaya devam edeceğiz. Çözüm için ise bütüne bakmak ve sorunun tüm bileşenlerini birlikte ele almak gerekiyor. Fosil yakıtların kullanımı, doğal alanların enerji, maden, turizm, inşaat faaliyetlerine açılması ile tahribatı ve yok olması, tüketim ekonomisinin yarattığı yıkım; bunların hepsi aynı noktaya işaret ediyor.
Bir yanda sel felaketleri, diğer yanda orman yangınları iklim değişikliğinin ne denli yıkıcı etkisi olabileceğini kanıtlıyor. Orman yangınları sadece Türkiye’nin Akdeniz Bölgesi’nde değil, Yunanistan, İtalya ve Fransa gibi pek çok Akdeniz ülkesinde de görüldü. Her geçen yıl etkisini artıran aşırı sıcaklar orman yangınlarını, mevsim normallerinin dışında yağan aşırı yağışlar da selleri tetikledi.
Tükettiklerimizin maliyetini doğa ödüyor
Bugün yaşadığımız felaketlerde kaybettiğimiz canlılar için yas tutuyoruz. Buna karşın, plastikleri kullanarak, pestisitli (tarım zehirli) gıdaları satın alarak ya da kıyafetten mobilyaya kadar her türlü ihtiyaç dışı tüketimimizi devam ettirerek, zararlı kimyasallar içeren temizlik ve bakım ürünlerini kullanarak doğaya ve onun tüm öğelerine sürekli olarak zarar veriyoruz.
Kuşların, kaplumbağaların midesinden plastikler çıkıyor, kullandığımız pestisitler arıların sayısını azaltıyor -ki arılar yoksa yaşam da yok- ihtiyaç dışı satın aldığımız her bir eşya ile enerji ve su tüketiyor, enerji talebini karşılamak için gerçekleştirilen zararlı faaliyetlerin bir parçası oluyoruz.
Öngörülen gelecek geldi
Bilim insanları senelerdir gelecekte iklim krizinin getireceği felaketler konusunda uyarıyordu. Ve, öngörülen gelecek geldi. İklim krizini durdurmak için çözümler mevcut ancak bu çözümlerin hayata geçmesi için karar vericiler ve bireyler olarak hepimizin sorumluluk alması gerekiyor.
Felaketler karşısında kendimizi çoğu zaman çaresiz hissetsek de elimiz kolumuz bağlı değil; yapabileceğimiz çok şey var.
Değişime kendimizden başlayabiliriz. Yaşam alışkanlıklarımızı, üretim ve tüketimlerimizi dönüştürmek için çaba gösterebilir, deneyimlerimizi çevremizle paylaşabilir, yerel yönetimlerin ve kurumların kararlarında etkili olmanın yollarını arayabilir, bu yolda çalışan kurumları destekleyebilir ve doğa dostu üretim ve tüketim yöntemlerine yönelik politikaları destekleyebiliriz.
Kuşlar, arılar, yılanlar, kaplumbağalar, keçiler, inekler, insanlar… Yıllardır pek çok canın ölümüne neden olan, suyumuzu kirleten, toprağımızı fakirleştiren tarım zehirlerinin kullanıldığı gıda endüstrisini değil, doğa dostu üretimi destekleyen tercihler yapabiliriz. Zehirsiz Kampanya’yı imzalayarak, tarım zehirlerinin yasaklanmasını ve zehirsiz yöntemlerin geliştirilmesini sağlayabilirsin.
Deniz ve nehirlerdeki canlılığı yok eden fosfatlı deterjanları ve sağlığımızı tehdit eden kimyasallarla üretilmiş eşyaları kullanmaktan vazgeçebiliriz. Yerel yönetimleri doğa dostu atık yönetimi ve zehirsiz uygulamalar konusunda uyarabilir, yereldeki uygulamalara katılabiliriz.
Kullandığımız her bir kw elektriğin bir bedeli var, iklimi değiştiren gazları havaya salan termik santrallerin, ağaç kıyımına ve derelerin kurumasına neden olan HES’lerin ürettiği elektriği sanki sonu yokmuş gibi kullanmaktan vazgeçebilir; yenilenebilir enerji yatırımlarını ve bunu teşvik eden politikaları destekleyebiliriz.
Doğayla uyumlu bir yaşam umuduyla iklim krizine karşı harekete geçen gençlerin, bilim insanlarına kulak verilmesi, adil bir iyileşme için çalışarak adaletli bir iklim politikası geliştirilmesi ve iyileştirilmesi konusunda farkındalık yaratmak için “Sistemi Kökten Değiştir” sloganıyla 24 Eylül Cuma günü gerçekleştirecekleri Küresel İklim Grevi programını Fridays For Future Türkiye Instagram hesabından takip edebilir ve destek olarak seslerine güç verebiliriz.
Her bir tercih bir oy demek
Buğday Derneği olarak, yıllardır ekolojik dönüşümün yaygınlaşması için çalışıyoruz. Çözüme giden yol bütünü görmekten, ekosistemin bir parçası olduğumuzu anlamaktan geçiyor. Yaptığımız her bir tercihle bir oy vermiş oluyoruz. Ekosistemin ve onun bir parçası olan canlıların ve insan olarak bizlerin yararına ya da zararına bir oy.
Günlük hayatımızdaki tüketim alışkanlıklarımız ve bunun bütüne verdiği zarar arasında bir an önce bağlantı kurmamız gerekiyor. Fosil yakıtların kullanımına karşı çıkarken bu yakıtların kullanımını artıran tüketim faaliyetlerini ve bundaki bireysel payımızı sorgulamalıyız. Değişim, aldığımız bir kot pantolon ile su ve enerji tüketimi arasındaki bağlantıyı anlamakla başlayacak. Sahip olduğumuz varlıkların sonsuz olmadığını anlayarak ve doğayla uyumlu yaşam pratiklerine odaklanıp bize dayatılan tüketim odaklı toplum bilincinden sıyrılmakla mümkün olacak.
İçine doğmuş olduğumuz sistemden biz sorumlu değiliz. Ancak tüm bu gerçeklerle yüzleştikten sonra yapacağımız tercihlerden biz sorumluyuz. Sorgulamak, sadeleşmek ve talep etmek… Karar vericiler, özel sektör ve onları harekete geçirecek bireyler olarak ekolojik dönüşüm için hemen şimdi adım atma vakti!
Yazı: Gözde Özbey – Buğday Derneği İletişim Ekibi
İllustrasyon: Neval Ergün