Bakanlıktan kansere davetiye
Dünya Sağlık Örgütü tarafından “muhtemel kanserojen” olarak sınıflandırılan ve hormonal sisteme zarar veren tarım zehiri glifosatın yasaklanmasına dair mahkeme kararı Tarım ve Orman Bakanlığı ve ilgili firmanın itirazı sonucu bozuldu.
Sadece tarım alanlarında değil, kentlerde de yabancı otları öldürmek için kullanılan tarım zehiri glifosat için Dünya Sağlık Örgütü’ne bağlı Uluslararası Kanser Araştırmaları Kurumu (IARC) 2015 yılında “muhtemel kanserojen” uyarısında bulundu. Deneylerin fareler üzerinde yapılması ve bu farelerde kanser vakalarının görülmesi nedeniyle “muhtemel kanserojen” olarak sınıflandırılıyor.
Uluslararası Pestisit Eylem Ağı (PAN International) da çeşitli araştırma raporlarına dayanarak, glifosatın “hormonal sistem bozucu” etkileri gibi insan sağlığı açısından birçok zararına daha dikkat çekiyor. Solunduğunda, ağız yoluyla alındığında veya deriye nüfuz ettiğinde hormonal sistemin işleyişinde zamanla bozulmalar meydana getiren maddeler için “hormonal sistem bozucu” tanımı kullanılıyor.
Hormonal sistem bozucu pestisitler için güvenli bir maruz kalma düzeyi ya da güvenli bir doz söz konusu değil. Çok düşük dozlarda bile maruz kalındığında aynı zararlara yol açabiliyor.
ABD başta olmak üzere, çeşitli ülkelerde açılan davalar sebebi ile bu zehiri üreten firma milyarlarca dolar tazminat ödemek zorunda kalırken, Türkiye’de bu zehirin yasaklanması için avukat Senih Özay ve çiftçiler Hamza Kural ile Tahsin Sezer’in açtığı davada mahkeme önce yasaklama yönünde karar verdi, ancak Tarım ve Orman Bakanlığı ile ilgili firmanın sonucu istinafa taşımasıyla ilerleyen süreçte karar bozuldu. Türkiye’de yaşayanlar da dünyadaki birçok ülke vatandaşı gibi bu zehirden etkilenmeye mahkûm edildi.
Glifosat ne ilk ne de son
Görülüyor ki bir tarım zehirinin kanserojen olduğuna dair akademik yayınlar olması ya da kanser konusunda güvenilir kurumların değerlendirmeler yapması, o pestisitin kullanılmasının derhal durdurulacağı anlamına gelmiyor. Glifosat ne ilk ne de son olacak gibi duruyor. Zira, IARC’ın kanserojen kimyasalları sınıflandırdığı listede 1987 yılından itibaren yer almasına rağmen, Parathion Methyl 2011 yılına kadar; aynı listede 1991 yılından itibaren yer almalarına rağmen Aldicarb 2008, Trifluralin ise 2013 yılına kadar ülkemiz tarımında kullanıldı.
Bu durum şu soruyu akla getirmekte; çiftçi, vatandaş, sivil toplum, bilim insanları mı yetkili kurumlarca ruhsat verilen bu zehirlerin zararlarını ispat etmek zorunda, yoksa yetkili kurumlar bağımsız, kar amacı gütmeyen kurumlara, bebekler gibi hassas grupları, metabolitleri, kimyasalların kokteyl etkisini, endokrin sistem bozucuları, gelişimsel nöro-toksisiteyi de kapsayacak biçimde daha kapsamlı ve uzun vadeli araştırmalar yaptırmalı ve sonrasında mı onay vermeli?
Çocuklar daha fazla etkileniyor
Glifosat tüm diğer tarım zehirleri gibi hedef canlılardan çok sıkıldığı ortamdaki diğer canlıları, toprağı, suyu, orada yaşayan ve beslenen canlıları, gıdamız ve suyumuz aracılığı ile üreticilerimiz ve tarım işçileri başta hepimizin sağlığını etkiliyor. Bu pestisitler çocuklarımızın hormon ve sinir sistemine zarar verip gelişim bozuklarına sebep olurken, bizlerin kanser ve daha pek çok hastalığa maruz kalmamıza yol açıyor.
Tarım zehirlerinin pek çoğuna alternatif sağlıklı, ekolojik yöntem ve teknikler varken, agroekolojik ve organik üretim dünya çapında hızla yaygınlaşırken; karar vericilerin, gerek mevcut gerekse gelecek kuşakların ve çevrelerinin sağlığı ile esenliğini korumak için sorumlu, önlemini baştan alan bir yönetim anlayışına sahip olması gerekiyor.
Vakit kaybetmeden #ZehirsizSofralar
Buğday Derneği öncülüğünde bir araya gelen 100’ü aşkın sivil toplum kuruluşunun oluşturduğu Zehirsiz Sofralar Pestisit Eylem Ağı’nın (ZSPEA) yürüttüğü Zehirsiz Sofralar projesi kapsamında, Tarım ve Orman Bakanlığı’na yönelik Kasım 2019’da bir imza kampanyası başlatıldı. Zehirsiz Kampanya ile kamuoyunda pestisitlerin zararları konusunda farkındalığın arttırılmasına yönelik çalışmaların yanı sıra, karar vericilerden sofraların zehirlerden arındırılması, tarım zehirlerinin kullanımına son verilmesi, alternatif tarım yöntem ve tekniklerinin desteklenmesi için vakit kaybetmeden gereken adımların atılması istendi.
ZSPEA, bugüne kadar 160 bini aşkın imza desteğine ulaşan ve 25 pestisit etken maddesinin yasaklanmasına katkı sağlayan Zehirsiz Kampanya’yı, Tarım ve Orman Bakanlığı’na yönelik şu taleplerle sürdürüyor:
1-Dünya Sağlık Örgütü tarafından “son derece tehlikeli”, “yüksek seviyede tehlikeli” ve “muhtemel kanserojen” olarak belirlenen ve tarımda kullanılan 9 etken madde (ethoprophos, beta-cyfluthrin, zeta-cypermethrin, fenamiphos, formetanate X formetanate hydrochloride, tefluthrin, zinc phosphide, glyphosate, malathion) öncelikle ve acilen yasaklansın.
2-Pestisitlerin tamamının 2030 yılına kadar yasaklanması, doğa dostu, zehirsiz yöntemlerle tarımsal üretim yapılması için Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından gerekli adımlar atılsın; doğa dostu tarım yöntemleri ve bu yöntemlerle tarım yapan küçük üreticiler desteklensin; üreticileri doğa dostu, zehirsiz yöntemler kullanmaya teşvik edecek politikalar uygulansın.
3-Türkiye’de tarım ve gıda ürünlerinde kullanılan pestisitlerle ilgili denetimler artırılsın, elde edilen denetim sonuçlarıyla ilgili şeffaflık sağlansın.
Kampanya linki: Change.org/ZehirsizSofralar
Zehirsiz Sofralar web sayfası: www.zehirsizsofralar.org