Kuraklık ürünlerin verimlerini %50 düşürdü
Yazı: Leyla Aslan -Buğday Derneği Yönetim Kurulu Başkanı
2020 yılı tüm dünya için kolay bir yıl değildi. Bambaşka şeyleri deneyimlediğimiz, birçoğumuzun bakış açısının değiştiği, önceliklerinin başkalaştığı ve gündelik hayatlarımızın rutininin bile yeniden dönüştüğü bir yıl geçirdik.
Tabii değişmeyen şeyler de vardı. İklim krizi ve kuraklık gibi. İklim krizinin en önemli ve belirgin sonuçlarından biri de tarımda kuraklık olarak çıkıyor karşımıza. 2020‘de son 10 yılın en kurak yılını geçirdik. Kuraklık çok ciddi ve yüksek ölçüdeydi. Buğday Derneği olarak yürüttüğümüz projelerden biri olan %100 Ekolojik Pazarlar projesi kuraklığın ne boyutta olduğunu anlamak, çiftçiye, tüketiciye, doğaya yansımasını gözlemlemek için çok açık ve net tecrübeler yaşattı bizlere.
Beklenen yağışların gerçeklememiş olması elde edileceği ümit edilen ürünlerin verimlerini neredeyse %50 oranında azalttı. Hatta bazı ürünler yılı sıfır verim ile kapattı. Alınan ürünlerin kalitesi maalesef ki geçtiğimiz yıllara oranla daha düşüktü. Ürünleri vuran hastalıklar ile mücadelede çiftçinin üretmeye çalıştığı çözümlerin bir kısmı işe yarasa da, büyük bir kısmı işe yaramadı. Emeğe dayalı bir sistem olan organik tarımda çözüm üretme çabası beraberinde daha çok işçi çalıştırma ve buna bağlı olarak da işçi maliyetlerinin artmasına neden oldu. Verimin düşüklüğü, ürün kalitesi kaybı, işçi maliyetlerinin artması, nakliye giderleri derken dünya nüfusunun büyük çoğunluğunu besleyen küçük çiftçi iklim krizine bağlı kuraklıktan en çok zarar gören ve etkilenenlerin başındaydı.
Tüm bunlar olup biterken kuraklık hala etkisini sürdürüyor ve gün geçtikçe şiddetini arttırmaya devam ediyor. İklim krizinin en önemli sebebi sera gazı salımı. Dünyadaki sera gazı emisyonlarının 4’te 1’inin gıda üretiminden kaynaklanıyor olması gıda tercihlerimizi dönüştürmenin aslında ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Tarımda kimyasal zehirlerin kullanımından vazgeçmek sera gazı emisyonunu ciddi anlamda düşürebilir. İnsan faaliyetleriyle yakından ilişkisi olan ve en ufak bir çabanın bile çok önemli olduğu iklim krizi meselesinde bireysel olarak hayatlarımızı, tercihlerimizi dönüştürmek ise bizim elimizde. Tüketici olarak sorumluluk almak ve bu yönde adımlar atmak ise tahmin edilenden çok daha olumlu etkiler yaratabilir.
Tüketicinin gıdasını sorgulayarak bilinçli seçimler yapması, gıda israfının önlenmesi, satın aldığı ürünlerin üretim hikayesini sorgulaması, insana ve doğaya zarar vermeden üretilen yerel gıdaları tercih etmesi en önemlisi de satın aldığımız şeylerin “istek mi, ihtiyaç mı?” ayrımını yaparak tüketici olmaktan türetici olmaya adım atabilmesi iklim krizi ile mücadelede büyük önem taşımakta.
Buğday Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Leyla Aslan’ın yazısı “Gıda Teknolojisi” dergisinde yayınlanmıştır.