Naylon torbadan kaçarken bez çantaya tutulmak
Batının en hızlı naylon torba çeken tezgâhtarlarına karşı, bez çantaları kolumuza takıp salına salına gezdiriyorduk ki, ortada bir bez çanta yığını oluşuverdi.
Yazı: Güneşin Aydemir – Buğday Derneği Strateji Kurulu Üyesi
Evi toparlıyordum. Sırasıyla mutfak, salon, odalar, banyo; sonra daha derin bir düzenleme işine giriştim çekmeceler, dolaplar içinde. Malum önümüz yıl başı, bir arınalım, bırakalım hesabı yapıyoruz. Nereye baksam elime bir bez çanta sapı geliyor. Çeşit çeşit bez çantalar. Uzun saplısı, kısa saplısı, karesi, dikdörtgeni, büyüğü, küçüğü, yatayı, dikeyi, fermuarlısı, fermuarsızı.
Gidilen her toplantıdan alınmış birer tane. Hatta düzenleyicisi, konuşmacısıysanız ikişer üçer tane her birinden. Yetmemiş, nerede birileri yeni bir oluşum içindeler bir tane kurumsal bez çanta yaptırıp önlerine gelene cami minaresinden atar gibi dağıtıyorlar. İnternet alışverişlerinde misal, doğal (!) bir kozmetik alıyorsun, irili ufaklı bez çantalar içinde geliyor. Diş macunu alayım demiştim şöyle en doğalından, ona bile bez çanta dikmişler. Allah sizi inandırsın, betonun verimli kullanımı toplantısında bile vermişler bir bez çanta. Yapılan nükleer santralin açılışında da dağıtılır üzerinde bir yazıyla bu gidişle: “İklim dostu uranyumunuz size enerji verecek!”
Batının en hızlı naylon torba çeken tezgâhtarlarına karşı bez çantaları kolumuza takıp salına salına gezdiriyorduk ki, ortada bir bez çanta yığını oluşuverdi. Bu insan evladı böyle, abartmadan yapamıyor. Tüketim yap da, nasıl yaparsan yap.
Yeşil badanalamaya dikkat
Çanta bu, malum, bir “kılıf” aynı zamanda. Yapıp ettiklerimizin çirkinliği görünmesin diye taktığımız kılıflar var ya, hah işte onun bez hali. Korkunç zehirlerle üretilen yemişleri koy bir bez çantaya, olsun sana doğal. Yabanıl bir alanı katledeceğim, sularına çökeceğim bir projem var ama lansmanında promosyon mahiyetinde bir taşınabilir şarj aleti (power bank), bir de projemi anlatan bir broşür veriyorum, ama bir bez çanta içinde. Yılbaşı armağanı olarak çalışanlarıma ve kurumsal paydaşlarıma şöyle çocuk işçi çalıştırılmış, işçisi bol bol sömürülmüş bir plantasyondan mis gibi kahve, çikolata paketi yaptırdım, illaki bez çanta içinde vereceğim.
Bu yeşil badana denilen şey böyle sinsi işte. Subliminal mesaj gibi bir şey oldu şu bizim tatlış bez çanta.
Oysaki bir bez çantayı bir ömür kullanabilir bir insan. Hadi diyelim birini yıkadım, o kururken bez çantasız kalmayayım diye ikincisi de olsun. Evdeki bakliyatı, hububatı bez çantalarda saklıyorum deseniz, güzel hatrınız için ben bu sayıyı yirmiye, yirmi beşe kadar çıkarırım ama elimi sallasam ellisi geliyor. Hiçbiri eskimediği gibi yenileri tam gaz ilave olmaya devam ediyor. Hediye ediyorum, eşe dosta dağıtıyorum, orada burada özellikle unutuyorum, ama nafile. Bez çanta stoğu hiç erimiyor, büyüdükçe büyüyor.
Her şeyin fazlası zarar. Bir maddeyi ilaç ya da zehir yapan şeyin dozu olduğunu biliyoruz. Misal, arsenik diye zehirli bir madde var değil mi? Ama homeopati ilmiyle zilyon kere seyreltilince deva olup çıkıyor. Ya da yaşamak için çok gerekli proteinleri haddinden fazla alınca gut hastası oluyoruz.
Mesele bez çanta değil
Size kötü bir haber vereyim: Bezden yani kumaştan yapılan bez çanta tekstil endüstrisinin bir ürünü. “Ne Giyersek O’yuz” başlıklı yazımda tekstil endüstrisinin ekolojik, karbon, su, enerji ayak izlerinden bahsetmiştik. Bir kumaşı hammaddesinden kumaş haline getirmek için gereken işlemler sırasında yüzlerce kimyasal, tonlarca su tüketiliyor. Hammaddenin nasıl üretildiğine hiç girmiyorum. Bu bez çantanın ham kumaşı da şu meşhur Amerikan bezi ya da kaput bezi denilen ham bez. Zannetmeyin ki bu işlemlerden geçmiyor. Kaldı ki bez çanta bir imaj, malzeme çok da önemli değil.
“E iyi de şimdi n’apalım yani, bez çantayı bırakıp naylona mı dönelim?” diyenin kalbini kırarım. Dönmeyelim elbette, ama bilelim, bu kadarı da çok fazla ve zannettiğimiz kadar da ekolojik olmayabilir. Bulunan bir çözüme yapışıp kalıyoruz. Sonra o çözümün canını çıkartıyoruz. Yapmayalım. İhtiyaçlara odaklanalım. İhtiyaç kadar kullanalım.
İhtiyaç fazlası dediğimiz şey hüküm süren ekonominin ana yakıtıdır. Her çeşit üretimde bir üretim fazlası açığa çıkar. Üretimin huyu böyle. O üretim fazlasının başa bela olacağı bilindiğinden, geleneksel topluluklarda çeşitli şekillerde eritiliyor, mesela hayır yapılıp kalabalıklarla paylaşılıyor ya da bilerek bir ritüel eşliğinde imha ediliyor. Bizim ekonomimizde bu fazla üretim birilerinin elinde biriktiğinden… Buyurun; nur topu gibi bir hak, hukuk, adalet, sınıf farkı meseleniz oldu bile çoktan.
İlkel bir toplum olmadığımıza göre ve şu anki hakim ana akım ekonominin gidişatını da beğenmediğimize göre, bu tüketim-üretim meselelerine ve ikisi arasında sıkışıp kalan kendimize tekrar tekrar bakalım.
Mesele bez çanta değil. Yapmaya çalıştığım şey, masum görünen bir şeyin bile sınırı, haddi aştığında nelere neden olabileceğine işaret parmağımı sokmak. Bez çanta tüketim alışkanlıklarımıza bakmaya bir vesile sadece.
Dönüşecek gücün var. Her an yeniden karar veriyorsun. Niye yapmayasın?
Sadelik iyidir. Az kullan. İyi kullan. Ama önce aklını kullan.
Yazı: Güneşin Aydemir
Teşekkürler çok iyi
Gerçeğin kayıtsız şartsız bile isteye kabulü yaşamdaki saflığı sadeliği zenginliği ve afiyeti kendiliğinden getirir
Emeğinize sağlık. Çok istifade ettim yazıdan.