Soframızdaki zehir: Pestisit
Sağlıklı olduğunu sandığımız bir çok besin maddesinin aslında zehir olduğunu, soframıza gıda diye zehir koyduğumuzu biliyor muydunuz? Tarım ve gıda sektöründe kullanılan pestisit nedeniyle sadece insanlar değil hayvanlar ve doğa da zehirleniyor.
Röportaj: Leyla Alp – Gazete Kadıköy
Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği öncülüğünde 2019 yılında “Zehirsiz Sofralar Mümkün” sloganıyla başlayan ve geçen iki yılda pek çok başarıya imza atan projede yeni bir aşamaya gelindi. Sağlık, çevre, ekolojik yaşam, tüketici hakları, doğa koruma, tarım, gıda ve benzeri alanlarda çalışan 38 kurum tarafından Zehirsiz Sofralar Platformu kuruldu. 23 sivil toplum örgütü ve sivil inisiyatif de platformu destekliyor.
Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği öncülüğünde 2019 yılında “Zehirsiz Sofralar Mümkün” sloganıyla başlayan ve geçen iki yılda pek çok başarıya imza atan projede yeni bir aşamaya gelindi. Sağlık, çevre, ekolojik yaşam, tüketici hakları, doğa koruma, tarım, gıda ve benzeri alanlarda çalışan 38 kurum tarafından Zehirsiz Sofralar Platformu kuruldu. 23 sivil toplum örgütü ve sivil inisiyatif de platformu destekliyor.
Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği Genel Müdürü Batur Şehirlioğlu ile soframızdaki zehirleri, nasıl beslendiğimizi ve Zehirsiz Sofralar Platformu’nun amaç ve çalışmalarını konuştuk.
Zehirsiz sofra ne demek? Soframızda ne tür zehirler var? Besleniyoruz derken aslında nasıl zehirleniyoruz?
Zehirsiz sofra, tarımsal üretimde, gıda sektöründe ve evlerimizde kullanılan tüm zehirli kimyasallar ve diğer kirleticilerden arınmış bir sofra demek. Tarım ve gıda sektöründe ve hatta mutfakta kullanılan pek çok kimyasal malzeme ve teknik bizi zaman içinde zehirliyor. Deterjanlar, alüminyum tencereler, doğru biçimde işlem görmeyen gıdalarda oluşan biyolojik, kimyasal ve fiziksel tehlikeler yani yabancı maddeler, mikroorganizmalar ve pestisit etken maddeleri gibi birçok ürün sağlığımızı tehdit ediyor.
Pestisit çokça karşımıza çıkan bir kelime. Pestisit nedir? Nelerde var, sağlığımızda, hayatımızda nasıl bir etkisi var?
Endüstriyel tarımda yetiştirilen ürünler için zararlı olabilecek böcek, ot, mantar ve bunun gibi canlılara karşı koruma amaçlı kullanılan kimyasal maddelerdir. Böcek öldürücü, ot öldürücü gibi alt gruplara ayrılırlar. Pestisitler, canlıları öldüren zehirli kimyasallardır.
BMC Public Health adlı hakemli dergide yayımlanan bir araştırma, dünya genelindeki pestisit kullanımının sonuçlarına dair tehlikeli bir tabloyu ortaya koyuyor. Wolfgang Boedeker, Meriel Watts, Peter Clausing ve Emily Marquez’in yaptıkları araştırmaya göre, 1990’da yıllık yaklaşık 25 milyon olan pestisit zehirlenmesi sayısı, 2020’de 385 milyona yükselmiş durumda. Bu yükselişin nedeni ise, 30 yıl içerisinde pestisit kullanımının dünya genelinde yüzde 81 oranında artmış olması ile bağlantılı olarak görülüyor.
SOFRAMIZDAKİ ZEHİRİN ADI: PESTİSİT
Dünyadaki 860 milyon çiftçi ve tarım işçisinin yarısına yakınının her yıl zehirlendiğine dikkat çeken ve 141 ülkeye ait verilerin incelendiği araştırmada, pestisit zehirlenmelerinden kaynaklı ölümlerin yılda yaklaşık 11 bine ulaştığı belirtiliyor.
ABD Çevre Koruma Ajansı’na göre, “Nispeten küçük boyutları nedeniyle, aynı miktardaki bir kimyasalın bir çocuk için, yetişkinlere kıyasla 10 kat daha fazla toksik olması muhtemel.” 2017 yılında BM İnsan Hakları Konseyi’ne sunulan Gıda Hakkı Özel Sözcüsü Schutter’in raporu da tarım zehirlerinin bebeklere yönelik risklerine dikkat çekiyor: “Pestisitlere maruz kalan hamile kadınların düşük yapma, erken doğum ve doğuştan gelen bozukluklarla karşılaşma riski daha yüksek. Yeni doğanların göbek kordonu ve ilk dışkılarında birçok tarım zehirinden oluşan bir karışım bulunuyor. Hamile kadınlardan aktarılan pestisit etkileri, lösemi ve diğer kanser türlerinin yanı sıra, otizm ve solunum hastalıkları riskini de artırıyor.”
Dolayısıyla, pestisitler yani tarım zehirleri, organik ürün sertifikasına sahip ürünler hariç soframıza gelen tüm gıda ürünlerinde ne yazık ki az veya çok miktarlarda bulunuyor.
Oysa hem insan sağlığına hem de çevreye geri dönüşü olmayan zararlar veren pestisitlere mahkûm değiliz. Projemiz kapsamında başlatılan Zehirsiz Kampanya’nın etkisi ile Tarım ve Orman Bakanlığı, insan ve çevre sağlığına olumsuz etkileri nedeniyle, 2020 yılında 25 pestisit etken maddesini yasaklarken 7 tanesinin kullanımına ise sınırlama getirdiğini açıkladı. Böylece, AB sürecinde yasaklanan pestisit sayısı 200’ü aştı.
Dünyada ve Türkiye’de pestisit kullanımı ne durumda? Çevreye, iklime ne gibi etkileri var?
Dünyada yılda 3 milyon ton civarında pestisit kullanıldığı tahmin ediliyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Türkiye’de 2020 yılında toplam 53 bin 672 ton pestisit kullanıldı. Pestisitler, başta uçucu böcek türleri, eklembacaklılar ve kuşlar olmak üzere çok sayıda canlı türünün hızla yok olmasına neden olan en önemli etkenlerden biri. Yapılan bir araştırmaya göre, dünya genelinden toplanan bal örneklerinin dörtte üçü pestisit kalıntısı içeriyor. Bu sonuç pestisitlerin geniş bir coğrafi alana dağıldıkları anlamına geliyor.
Bazı pestisitler toprakta ve sularda, aylar hatta yıllar boyunca zehirli etkisini yitirmeden kalıyor. Pestisitler, doğal hayattaki canlı türleri, özellikle uçucu böcekler ve ürün zararlılarının kontrolünde önemli rol oynayan kuşlar ile eklembacaklılarda kitlesel yok oluşa neden oluyor. Örneğin, pestisit kullanımı ABD’de her yıl 67 milyon kuşun ölümüne neden oluyor.
“PESTİSİT İKLİM KRİZİNİ TETİKLİYOR”
Yaşam alanlarımızda görmeye alıştığımız serçeler başta olmak üzere çok sayıda kuş türünün nüfusundaki hızlı azalmanın nedeni olarak da pestisitler gösteriliyor.
Tarımsal alanlarda yoğun pestisit kullanımı iklim krizini de tetikliyor. Pestisit kullanımını azaltan ya da ortadan kaldıran doğa dostu tarımsal faaliyetler ise toprağa ciddi miktarda karbon gömülmesini de sağladığı için küresel iklim krizinin çözümü yolunda olumlu katkı sağlıyor.
Zehirsiz Sofralar Platformu ne zaman nasıl bir dertle kuruldu?
Buğday Derneği olarak yürüttüğümüz Zehirsiz Sofralar projesinin bir amacı da sivil toplum örgütleri arasında işbirliğini geliştirmek ve lobi, savunuculuk ve kampanyacılık kapasitelerini arttırmaktı. Bu çerçevede 100’ün üstünde sivil toplum örgütü ve sivil inisiyatif 2019 yılında Zehirsiz Sofralar Pestisit Eylem Ağı’nı kurdu ve Zehirsiz Kampanya ile önemli başarılara imza attı. İşbirliğinin sürekliliğinin sağlanması ve güçlendirilmesi adına, Ağ üyeleri ile birlikte Şubat 2020’de bir araya gelerek gıda güvenliğini merkeze alan daha geniş kapsamlı bir amaç için Zehirsiz Sofralar Platformu’nu kurmaya karar verdik.
Zehirsiz Sofralar Platformu olarak, soframıza gelen gıda ile gıda dışı tarımsal ürünlerin bulunabilir, erişilebilir, sağlıklı ve güvenilir olmasını sağlamak için yapılacak bütün faaliyetlerde kamusal refahı, gelecek kuşakların ve tüm canlıların yaşam hakkını gözetecek, ekosistemi koruyacak; iklim krizini de dikkate alarak uzun vadeli, ihtiyaçlara odaklı, yerelliği ve kendine yeterliliği öncelikleyen adil bir bakış açısını egemen kılmak amacını benimsiyoruz.
Platform çatısı altında, önümüzdeki dönemde pestisitlerin zararları ve alternatifleri konusunda kamuoyu ile ilgili tarafları bilgilendirme, lobi ve savunuculuk faaliyetlerini sürdürmeye devam edeceğiz. Bunların yanında, ağlar ve çalışma grupları üstünden sağlıklı gıdaya ulaşım için organik tarım, gıda toplulukları, doğa dostu arıcılığın yaygınlaştırılması, atalık/yerel tohumların teşviki ve yaygınlaştırılması, onarıcı tarım, agroekoloji gibi pek çok konuda çalışmalar yapmayı planlıyoruz.
Kadıköy’den oluşumlar ve kurumlar da var, hangileri?
Kadıköy merkezli üye ve destekçilerimiz; Birleşik Tüketiciler Federasyonu, Buğday Derneği, Kadıköy Gıda Topluluğu, Tüketici Bilincini Geliştirme Derneği, Tüketici Örgütleri Federasyonu, Tüketiciyi Koruma Derneği. Kadıköy’de sağlıklı ve güvenilir gıdaya erişim konusunda alternatif arayan tüketiciler, Kadıköy Gıda Topluluğu ve Yeryüzü Kooperatifi ile iletişime geçebilirler.
TOPLUM DESTEKLİ TARIM
Biz tüketiciler olarak ne yapmalı, nelere dikkat etmeliyiz? Bir gıdanın zehirli olduğunu nasıl anlayacağız?
Etiket okuyarak ürünün gluten içerip içermediğini veya gıda katkı maddeleri olup olmadığını anlama şansınız var. Ancak tağşişi, mikotoksinleri veya pestisiti tüketiciler olarak tespit etmek mümkün değil.
Tüketicilerin önce haklarının farkında olması ve örgütlenmesi gerekiyor. Bunu sivil toplum örgütlerine dahil olarak, gıda toplulukları veya tüketim kooperatifleri oluşturarak yapabilirler. Pestisitlerden korunmanın yolu organik sertifikalı ürünleri tercih etmekten geçiyor. Organik ürünlere denetimli organik pazarlardan ya da satış noktalarından ulaşılabilir. Bir diğer çözüm ise örgütlenerek üreticiler ve üretici örgütleri ile işbirliği içinde güvenilir, katılımcı üretim tüketim modelleri yaratmak. Bunlardan biri de toplum destekli tarım. Bu model sayesinde üreticiler ile anlaşarak koyduğunuz ilke ve kurallar çerçevesinde üretim yaptırıp, bunu gözetirken adil bir model yaratarak üreticileri destekleyebilir, onlara alım garantisi verebilirsiniz.
Ekolojik tarımla üretilen sebze ve meyvelere erişim de çok pahalı. Temel gıda maddelerine erişimin çok zor olduğu bir yoksulluğu da yaşıyoruz. İkisini birlikte ele alırsak erişilebilir, ucuz gıdaya erişmek nasıl mümkün olabilir?
Türkiye’de sağlıklı beslenme ile ilgili bilinç hızla artıyor. Zehirsiz Kampanya’nın 160 bin imzanın üstüne çıkması da bunun bir göstergesi. Diğer yandan, zehirsiz ve sağlıklı gıdaya erişim üreticilerimizin tek başına çözebileceği bir problem değil. Yanlış tarım politikaları üreticinin her gün belini bükerken artan fiyatlar tüketiciye de yansıyor. Bu da sağlıklı gıdaya erişimi zorlaştırıyor. Organik ürün ve benzeri diğer sağlıklı gıda sistemlerine ait ürünlerin fiyatlarının düşmesi ancak doğru tarım ve destekleme politikaları ile mümkün. Ayrıca, hükümetin bu politikaları yaygınlaştırması da büyük önem arz ediyor.
Hayvan yemi için kendi mısırını üretme potansiyeli olan bir ülkenin yem amaçlı GDO’lu mısıra teslim olması bu yanlış politikalara verilebilecek en iyi örneklerden biri. Ayrıca organik pazarlardaki organik taze sebze ve meyve fiyatlarının Avrupa ülkelerindeki fiyatlara göre çok daha düşük olduğunu görüyoruz. Burada asıl sorun, yaşadığımız ekonomik krize paralel olarak alım gücümüzün her geçen gün azalması. Sağlıklı, ekolojik gıda üretimi doğru politikalar ile teşvik edilirse artacak sürüm ve düşecek lojistik maliyetler ile birlikte ürünler de ucuzlayacaktır. Ayrıca sağlık ve çevre maliyetleri, su, toprak, biyolojik çeşitlilik başta olmak üzere, uzun vadeli etkiler dikkate alındığında endüstriyel tarımın daha pahalı olduğunu da görebiliriz.
“ASIL SORUN AÇLIK DEĞİL, AÇGÖZLÜLÜK”
Böyle bir zamanda zehirsiz gıdaya erişim mümkün mü? Yoksa siz bir ütopyayı mı bir parça da olsun hayata geçirmeye çalışıyorsunuz?
Zehirsiz gıda bir ütopya değil, mümkün. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de birçok üretici doğa dostu ve zehirsiz gıda üreterek tüketiciler ile buluşturuyor.
Çukurova’da, Söke Ovası’nda bugün bu imkansız olabilir. Ancak entegre zararlı yönetimi ile pestisitleri azaltırken verim artışını sağlamak mümkün. Örneğin, İsveç bu teknik ve yöntemler sayesinde pestisit kullanımını, önceki yıllara kıyasla yarı yarıya azaltmayı başardı. Dünyanın önde gelen pirinç üreticilerinden Endonezya ise 1986 yılında pestisit kullanımını azaltmaya yönelik destek ve çiftçi eğitimine dayalı entegre zararlı yönetimi uygulaması ile, pestisit kullanımını altı yılda yüzde 62 oranında azalttı ve aynı dönemde ürün verimliliğinde yüzde 10 artış sağladı.
Türkiye’de de durum farklı değil. Araştırmacılar, Türkiye’nin ekilebilir alanlarının yüzde 76’sında yapılacak organik tarımdan elde edilecek bitkisel ve hayvansal ürünlerin Türkiye nüfusunu besleyebileceğini kanıtlıyor.
Pestisitsiz bir tarıma geçiş mümkün ama zaman alacak bir süreç. Ancak bunun için önce bu konuda bütüncül ve uzun vadeli yaklaşım ile tarım politikalarının değişmesi gerekiyor. Alternatif tarım teknikleri, uygulamaları ve sistemleri konusunda ARGE çalışmaları ve bu konuda destekleme politikalarına ihtiyaç var.
Tarımda verimlilik, sürdürülebilirlik, ekonomik tartışmalar yapılırken sağlık, biyolojik çeşitlilik, pestisitlerin ve metabolitlerin onlarca yıl doğada özellikle su kaynaklarında varlıklarını sürdürüyor olmaları, iklim gibi diğer canlılar ve çevresel zararları ve maliyetler genellikle hesaplara katılmaz. Bize pestisitleri sunan Yeşil Devrim’in en büyük argümanı “açlık sorununa çare olmak” iken, bu konudaki tutarsızlık Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün raporlarında 2014 yılından beri artan açlık ve yetersiz beslenme verileri ile gözler önüne serilmektedir.
Asıl sorun açlık değil, açgözlülüktür. Açlığın en önemli sebebi gıdaya ulaşım ve erişim problemleri, israf ve özünde gıda adaletsizliğinde yatmaktadır. Pestisit piyasası, beş şirketin (Bayer, BASF, Syngenta, FMC ve Corteva) hakimiyeti altında. Dünyadaki pestisit satış verilerinin analiz edilmesi sonucunda, bu beş şirketin küresel tarım zehiri (pestisit) pazarının yüzde 65’ini elinde bulundurduğu ortaya çıktı. Bu şirketler 2018 yılında, kanser veya üreme sorunu gibi sağlık sorunlarına yol açtığı belirtilen ve DSÖ’nün “yüksek seviyede tehlikeli” olarak sınıflandırdığı etken maddeleri içeren ürün satışından 4,8 milyar dolar, yani toplam gelirlerinin yüzde 35’ini elde etti. Aynı şirketler uluslararası tohum ticaretinin yüzde 61 gibi büyük bir kısmını da ellerinde bulundurarak gıda güvenliğimizi tehdit ediyor.
* Dünyada ve Türkiye’de zehirsiz gıdalara erişim için yürütülen tarım politikaları ne durumda? Dünya ve Türkiye tehlikenin farkında mı?
Dünyada organik tarım pazarı hızla büyüyor. Zehirsiz gıda talebi ile birlikte agroekolojik ve doğa dostu uygulamalar da gün geçtikçe yaygınlaşıyor.
2020 Avrupa Komisyonu tarafından 20 Mayıs Dünya Arı Günü’nde yayımlanan Çiftlikten Çatala (F2F) ve Biyoçeşitlilik (BDS) strateji dokümanları, mevcut gıda üretiminin sürdürülemez olduğunu kabul ederek; biyoçeşitliliği ve toplum sağlığını Avrupa Gıda Politikası’nın merkezine alan ve pestisit kullanımını azaltmaya yönelik hedefler belirledi. Hem F2F hem de BDS’de ortaya konan çaba ile 2030 yılına kadar pestisitlerin genel kullanımının ve yüksek derecede tehlikeli pestisit kullanımının %50 azaltılması, pestisitlerin agroekolojik uygulamalarla değiştirilmesi, 2030 yılına kadar AB’nin tarım arazilerinin %25’inin organik tarıma ayrılması ve nihayetinde pestisitlerin AB kentsel yeşil alanlarında da yasaklanması hedeflendi.
Biz de Zehirsiz Sofralar projemiz kapsamında pestisitlerin yasaklanması için yürüttüğümüz Zehirsiz Kampanya’nın yanı sıra, Tarım ve Orman Bakanlığı’na Türkiye’de 2030 yılına kadar zehirsiz tarıma nasıl geçilebileceğine dair önerilerimizin yer aldığı “Zehirsiz Sofralar İçin Yol Haritası”nı sunduk.
Leyla Alp’in haberi 11 Kasım 2021’de Gazete Kadıköy’de yayınlanmıştır.