“Kentin zorluklarına değil, imkânlarına odaklanalım.”
Ekolojik Anne serimize bu ay, Kolektif Fırın’dan Efsun Ergül’ü konuk ediyoruz. Ergül ile kentte ebeveyn olmanın alternatif yollarını ve ekolojik dönüşüm adımlarını konuştuk.
Öncelikle kendinizden bahsedebilir misiniz? Neler yapıyorsunuz?
Efsun Ergül: Şu anda ev kadınıyım. Yedi yıldır, yani kızım doğduğundan beri çalışmıyorum. Ondan önce dış ticaret yapıyordum. Şimdi, sağlıklı yaşam ve yaşam kalitesini arttıran ürünler ile ilgili yeni bir oluşumun içine giriyorum.
Kızınız doğduktan sonra işi bırakma nedeniniz ne oldu?
Efsun Ergül: Çocuğumun bir bakıcıyla büyümesini istemiyordum. Ona öğretmek istediğim çok fazla şey vardı ancak işten eve döndüğümde, onunla geçirmek için en fazla iki veya üç saatim oluyordu. Bana göre bu vakit hiçbir şeye yetmiyordu. Maddi olarak da kazandığım paranın tam yarısını bakıcıya veriyordum. Kalan yarısını da geçim diye düşünürsem, niye çalışıyordum? Çocuğumun bakıcıyla büyümesi ile ilgili, ‘çocuğumun geleceğine bir faydam var, onun için çalışıyorum’ diye kendimi rahatlatabilirdim ama çalıştığım iş yeri öyle bir tatmin de vermiyordu bana. On yıldır çalışıyor olmanın da getirdiği sektörel yorgunluklardan dolayı ayrıldım. Kendim büyüttüm kızımı. Ancak kızım yedi yaşında ve iki senedir bana olan bağımlılığı azaldığı için ben yeniden çalışmak istiyorum.
Zaten okula başladı şu an değil mi?
Efsun Ergül: Tabii, ilkokul ikinci sınıfta.
Şu dönemde kafanıza uygun bir okul bulabilmek oldukça zor. Okulunu seçerken nelere dikkat ettiniz?
Efsun Ergül: Evet, biz okula çocuklarımızı hayat mücadelesi için gönderiyoruz. Ancak mevcut sistemden çıkan çocuk, mevcut yetisini de kaybetmiş oluyor. Önlerinde sürekli bir hedef var. ‘Oraya doğru gitmeliyim ve önce ben gitmeliyim’ diye düşünüyorlar. Sağındakilere ve solundakilere bakmıyorlar. Beraber gidebilse ne olur bilmiyor ve bütün hayat algısını etkiliyor doğal olarak. O bitiyor, yerine başka bir hedef koyuluyor.
Odak süreleri kısa olduğu için disiplinli bir yer olmasına dikkat ettim. Ayrıca kızımın gittiği okulda bireysel başarıyı ön plana çıkarmıyorlar, sınıf ve takım olarak değerlendiriliyorlar. Çok sert bir çağdan geçiyoruz dengeyi yakalamak gerekiyor. Bence yeni nesil; saygılı, birliğe önem veren, etrafındaki yaşama en az kendi yaşamı gibi saygı duyan ve bu kaosun içinde de hayatta kalma becerisini edinmiş olan bireyler olmalı.
Teknoloji ile arası nasıl?
Efsun Ergül: Düşünme yetisini tembelleştirmemesi için teknoloji ile geçirdiği vakti sınırlandırıyoruz. Bütün boş ve sessiz zamanlarının içini bir şeyle doldurursa kendini tanımaya vakti olmaz.
Doğada ne kadar vakit geçiriyor?
Efsun Ergül: Lal, Göktürk’te doğdu. Dolayısıyla, Belgrad ormanlarının eteğinde olduğu için şanslıydık. Yazın kalabalık yüzünden gidilebilir bir hali olmadığı için özellikle sonbahardan yaza kadar ormanda büyüdü, çok da mutlu. Çocuğa “düşersin”, “çok tehlikeli”, “yapma”, “elleme” gibi sözler söylemezsen yani sen korkuyla yaklaşmazsan çocuk zaten doğada mutlu ve huzurlu. Karnı acıkıyor, uykusu geliyor fakat huysuzluk çıkarmıyor, daha dingin oluyor. Oyuncak bile aramıyor; ağaca tırmanıyor, çiçekleri ve böcekleri inceliyor.
Yaz tatillerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Efsun Ergül: İki senedir Analı Kuzulu Oyun Kampı’na götürüyorum. Orada kendi geçirdiğim vakitten ve tanıştığım insanlarla sohbet etmekten çok haz alıyorum. Çocuğumu kaygısız bir şekilde özgür bırakabilmekten çok mutlu oluyorum ve o da bundan dolayı çok mutlu. Bahçede oynarken ben odada kitap okuyorum. Anne-kız ilişkisi için çok iyi oluyor. Benzeri bir sürü kamp var ancak bu kampın farkı, çocukların bütün gününü doldurmuyor. Bir sabah, bir de akşam etkinlik oluyor. O arada boş zaman oluyor ve anne-çocuk olarak ev dışı bir ortamda sadece tatil yapacağın doğayla iç içe bir ortamda birbirine zaman ayırmak çok değerli.
Evde ürün yetiştiriyor musunuz?
Efsun Ergül: Bu kış evde kompost ve balkon bahçeciliğine başlayacağız. Şu anda yalnızca çiçeklerim var.
Gıda alışverişinizi nerelerden yapıyorsunuz?
Efsun Ergül: Şişli’de yaşadığım dönemlerde %100 Ekolojik Pazar’dan ve semt pazarlarından alışveriş yapıyordum. Gıda topluluklarından kuru bakliyat, zeytin, peynir gibi ürünleri temin ediyorum. Annem Edremit’te yaşıyor. Onun da gönderdiği ürünler oluyor.
Çocuğunuz olduktan sonra mı hassasiyetiniz arttı?
Efsun Ergül: Açıkçası, çocuğumdan önce bu kadar organik alayım, doğal alayım diye her zaman bakmıyordum. Annelik çok büyük bir kaygıyla beraber geliyor ve gitgide artıyor. Çocuk bireyselleşmeye başladıktan sonra onun yerine karar veremediğin için daha da kaygılanmaya başlıyorsun. Bu sefer diyorsun ki; onun yerine karar vermek yerine, ona doğru karar vermeyi öğreteyim.
Peki sizin bu düşünce tarzınızı benimseyebildi mi?
Efsun Ergül: Bazen sıkılıyor. Krep yapıyorum ve sebze unu ekliyorum. ‘Sebze unu mu koydun buna, bu ne anne’ diyor. Neden diyor, anlam veremiyor. Sorguluyor bunu bana neden yapıyorsun diye ☺
Hastalık durumlarında nasıl yöntemler izliyorsunuz?
Efsun Ergül: Lal bir buçuk yaşından beri homeopati ile tedavi oluyor.
Çocuğunuz için neler üretiyorsunuz?
Efsun Ergül: Ekmek yapmaya onun için başladım. Ekmeği çok seviyor. Dışarıya yemeye gittiğimizde, ekmek sepetine hemen saldırıyordu. Ben de getirmesinler diye, garsonlara göz ucuyla işaret ediyordum artık. Sonra dedim ki, ne yapabilirim? O zamanlar Bozcaada’da ünlü olan bir ekmekçi vardı. Oradan söylemeye başladım ancak işleri çok yoğun olduğu için siparişim bana çok geç ulaşıyordu. Sonra kendim yapmaya karar verdim. Yaz ayında denediğim için yapamadım, maya üretemedim. Daha sonra sonbaharda maya ürettim ve ekmek yapmaya başladım. Lal de o ekmeklerden yemeye başladı. Ekmek mayamın adı Muazzez, anneannemin ismi. Muazzez 5-5.5 yaşında.
Ekolojik Anne kavramı sizce ne demek?
Efsun Ergül: Bence, tüketim alışkanlıkları ile ilgili bir çeşit bilinç. İnsanın kendisi için ve çevresi için sürdürülebilir olanı seçmesi ve o seçimi yapacak bilgiyi ona iletme şekli diyebilirim.
Şehirde yaşarken tüm bunları uygulayabilmek için motivasyonunuz ne oluyor?
Efsun Ergül: Hem imkanlar hem imkansızlıklar zamanındayız. Şehirde bir tarlaya sahip olmak belki imkansız olabilir ama yüzlerce kilometre ötedeki bir tarlada yetişmiş ürünü iki gün sonra mutfağında pişirme olanağın var aynı zamanda. Bunun için de, az önce bahsettiğim gıda toplulukları ve çiftliklerin kendi dağıtım ağları gibi bir sürü oluşum var. Bunlar yavaş yavaş yerleşmeye başladı. Çağın ve kentin zorluklarına odaklanmaktansa, imkanlarına odaklanmak daha önemli.
Röportaj: Aslı Erdursun (Buğday Gönüllü İletişim Ekibi)