Teldolap
Geçen hafta boya yaptığım evin mutfağı kullanıma hazır hale geldi. Beyaz eşya olarak bir küçük fırın ile bir de dörtlü tüplü ocak var. Buzdolabı yok. Buzdolabı yerine “teldolap” var.
Victor Ananias
Teldolap deyince çoğumuzun gözünde nostaljik, kapağı açılırken gıcırdayan, telleri hafif paslanmış, içinden bereketli yemekler çıkartılan bir mutfak aracı gelir ninelerimizin, dedelerimizin mutfaklarından. Biz görmediysek bile annemiz babamız hatırlayacak, teldolap ile özdeşleşmiş güzel anılarını anlatacaklardır bize. Benim için ise teldolap bir nostaljik anı değil, günlük yaşamımdaki elzem bir araç!
Köy evinin mutfağı için teldolap aradım İstanbul’da önce, Tahtakale’de bir yerde bulabildim uzun arayışlardan sonra, hiç beğenmedim, çok uydurma ve pahalıydı. Sordum satıcısına “Kim alıyor bunları, neden bu kadar kötü yapılmış?” diye. “Uğraşmıyor köylü marangozlar artık” gibi kestirme bir cevaptan sonra “Zaten bunu filmciler falan alıyor, geçen sene 60 dedim o fiyata dahi hemen aldılar, on beş tane yaptırmıştım zaten onu duruyor” dedi. Anladım ki aradığım teldolabı hazırda yok!
Ben de dün giydim tulumu, Perşembe pazarından aldığım iki menteşe, bir kaç vida, çivi ve iki metre sinek teli ve artık tahtalardan birkaç saatte bir teldolap yaptım. İçine yemekleri koyup seyrettik bir süre; çok güzel oldu.
Teldolap yemekleri hem havadar tutar, buzdolabı gibi havasız, karanlık bir ortam değildir, gıdalarımız yaşamdan kopmaz ama aynı zamanda sinekten, böcekten uzak tüketilmeyi beklerler. Buzdolabı gibi hantal değildir, elektriğe bağlı olmadığından her an yeri değiştirilerek en serin yere konabilir. Göz önünde olduğu, içi göründüğü için içinde yemekler unutulmaz, gereğinden fazla tüketim, bayatlamaya izin verilmez. Üretimi çok basit, neredeyse sıfır kaynak tüketimi ile gerçekleştirilebilir. Uzun ömürlüdür. Benim yaptığım teldolap kullanım kılavuzuna uyulduğunda yirmi yıl garantili…
Teknolojiye, yeniliğe karşı değiliz tamam da peki sadece eski dönemden geliyor diye tüm bu avantajlara sahip bu şahane teknolojiyi yaşamlarımızdan çıkartmak zorunda mıyız gerçekten medeni olabilmek adına?
*Victor Ananias’ın 27 Temmuz 2005’te Buğday e-bültende yayımlanan yazısı.