ENGLISH
DESTEK OL!
Gönüllü Ol
HABERLER

Yas nasıl şefkate dönüşür?

Yayınlanma Tarihi: 7 Nisan 2020
Yas nasıl şefkate dönüşür?

Yazı: Sinem Uğurdağ (Buğday Gönüllü İletişim Ekibi)

Her gün gözüme çarpan; bu zaman diliminin benim için bir “fırsat” olması, içimdeki guruyu bulabilme şansı (!) ve onlarca ekmek üretebilme konuları sosyal medyamın her köşesini sarmışken nasıl sakin kalacaktım? Bu sorunun cevabını yine Victor verdi. Victor’un, “tüm toplumsal ve bireysel hastalıklarımız aslında iyileşmeye, yaratıcılığa, üretkenliğe götüren birer araç” cümlesi, geçirdiğimiz bu süreçteki psikolojik savaşımın kırılma noktası oldu.

Bir Buğdaygil olarak, buram buram hissettiğim türetme güdüsü içimde barınırken ve bir sürü tüketim alışkanlığını zaman içinde bilinçli olarak azaltmışken; bu süreçte nasıl daha fazla iyileşebilirim ve iyiye yönelebilirim sorularını içimden atamıyorum. Bu yolculukta psikolojime yardımcı olan tavsiyelerimi sizlerle paylaşmak istedim.

1- Hafifliyorum.

Yeniden etrafımdaki her bir objeyi sorgular oldum. Minimal yaşamı düşündüğümde, kıyafetlerim yine biraz gözüme fazla gelmeye başladı. Fazlalıklarımı Kurtuluş Komşu Ağı’nda hediye edebileceğim, benden daha çok severek kullanacak birileri olması fikri çok hoşuma gidiyor.

2- Düzensizlik içinde düzenleniyorum.

Ama nasıl? İdeal uyuma ve uyanma saati belirledim kendime. Ne yapıyor olursam olayım, o saatlerden vazgeçmiyorum. Düzenli yaptığım aktivitelerin yanına bir de düzensiz aktiviteler zamanı ekledim. 

3- Duygularımı bastırmıyorum.

Her yok oluşun bir başlangıç olduğunu bilsem ve kendime sık sık hatırlatsam da bazen bilinmezliğin korkusu, bazen de faydasız ve hatta başka bir deyişle “etkisiz eleman” hissiyatı çok ağır basıyor. Bu zamanlarda ağlamak istiyorsam ağlıyorum, paylaşmak istiyorsam yakınlarımla konuşuyorum. Susmak istiyorsam bir kenara çekiliyorum ve kimseyle konuşmuyorum.

4- Günlerin benzerliği içinde değişimi buluyorum.

Monotonluktan dert yanılan bugünlerde, aslında her gün değişim yaşanmaya devam ediyor. Hatırlamak için, her gün aya bakıyorum camdan da olsa, yeni ayı umutla selamlıyorum, dolunaya kaç gün kaldığını tahmin etmeye çalışıyorum, döngüsüne devam edişini izlemek eskisinden de büyük bir keyif veriyor. Sanki değişimi hissetmek yardımcı oluyor. Bitkilerimin kuruyan yapraklarını topluyorum, toprağını elliyorum ve ondaki farklılığı hissediyorum. Balkona çıkıp, rüzgarın dünden daha sert veya daha sakin bir halde olduğunun tenime çarpmasına izin veriyorum. Buzdolabındaki greyfurt kabuğunun dün ile aynı renkte olmadığını fark ediyorum. Bütün bunlar bana değişimin doğanın içinde olduğunu, dolayısıyla da hiçbir günümün tek düze olamayacağını ve her şeyin bir anda değişebileceğini hatırlatıyor.

5- Denemeye ve deneyime daha açığım.

Akrilik boya kumaşın üstünde kullanılırsa ne olur? Birileri sirke ile karıştırmış ama dur bakalım, sirke harcamadan da olur bence. Kendi mumumu yapmaya mı başlasam? Bal mumu almak zorunda kalırım ama aslında iyi olur. Taze zerdeçal yumurtaya yakışır mı? Çok da yakışıyormuş. Her alanda farklı bir yaratıcılık deniyorum, düşünce kutumdan bir adım dışarı çıkmaya çalışıyorum. Sanki zihnimde bir şeyler harekete geçiyor.

6- Gönüllülüğü unutmuyorum.

Farklı gönüllülük projelerine başvuruyorum. Pandemi ile mücadelede mental, fiziksel veya zihinsel bütün yardımımı, güçlü olduğumu bildiğim sürece verebileceğimi biliyorum. Önceki zamanlardan başka bir yerdeyiz, birbirimize hiç olmadığımız kadar ihtiyacımız var.

7- Hal hatır soruyorum.

Her gün uzun zamandır konuşmadığım bir tanıdığımla iletişime geçiyorum. Bağışıklığımızı asıl koruyan şeyin kelime kökeninden gelen “bağ” olduğunu biliyorum. Herkesin ne kadar bağ hissederse o kadar güçlü kalacağına inanıyorum.

8- Rüya defterine başladım.

Kendimizi daha iyi anlayabileceğimiz bu dönemde, eğer ekranlarla dirsek temasını azaltırsak geriye sadece düşüncelerimizin kalacağını düşünüyorum. Metrodaki reklam, sokaktaki billboard, dükkan isimleri sadece bizim istediğimiz sürece hayatımıza girebiliyor. Ekranı kapattığımız an etkilerden uzaklaşıyoruz. Bu sebeple rüyaların daha derinleştiğini düşünüyorum. Bu yüzden kısa da olsa rüyalarımı not alıyorum.

9- Sonuncu ve en önemlisi: Umudumu kaybetmiyorum.

Umudum geçmişe dönmekle ilgili değil, böyle bir şeyin yaşamın dönüşüm öyküsünde mümkün olmadığını biliyorum. Ama sonucun gezegenin toplamının faydası ile tamamlanacağına, geçiciliğin ve her şeyin döngünün bir parçası olduğuna inancımı kaybetmiyorum. Bu da sonsuzluk içindeki sürüklenme hissi anlarında beni sakinleştiriyor.

Dünyadaki yıkımın yasını tutarken, şükür ve minnet duygusunu hem hastalığın içinde barındırdığı dönüşüm için hem de bugünü sağlıklı geçirebildiğimiz için hissetmeyi unutmayalım. En sağlıklı yapabileceğimiz şey olan şifaya inanma gücünü kaybetmemeniz ve o inanca sımsıkı sarılmanız dileğiyle. Ruhumuza, bedenimize, zihnimize ve gezegenimize acil şifalar diliyorum.

Not: Girişte bahsettiğim cümle, Victor Ananias’ın “Yaşam Dönüşümdür” isimli kitabının 197. sayfasında yer alan “Hastalığa şükretmek” bölümünde yer alıyor.

Yazı: Sinem Uğurdağ (Buğday Gönüllü İletişim Ekibi)

Çizim: Neval Ergün

Etiketler: ,

Henüz yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Paylaş