Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı platforma dönüşüyor
Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nin pestisitlerin yasaklanması ve doğa dostu üretim yönlemlerinin desteklenerek yaygınlaştırılmasını sağlamaya yönelik Nisan 2019’da başlattığı Zehirsiz Sofralar Projesi başarıyla tamamlandı. Proje kapsamında 100’ü aşkın kurum ve inisiyatifin bir araya gelerek oluşturduğu Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı ise platforma dönüşerek çalışmalarına devam etme kararı aldı.
Zehirsiz Sofralar Projesi İletişim ve Kampanya Koordinatörü Turgay Özçelik ile projede yaşanan gelişmeleri ve zehirsiz gıdaya ulaşmanın yollarını konuştuk.
Zehirsiz Sofralar Projesi ikinci bir boyuta geçti ve çalışmalarına hala devam ediyor değil mi?
Turgay Özçelik: Buğday Derneği olarak Zehirsiz Sofralar Projesi’ni Avrupa Pestisit Eylem Ağı ile birlikte bir yıldır yürütüyoruz. 1 Nisan 2019’da başlayan proje, 31 Mart itibarıyla sonlandı ama proje ile birlikte 100’ü aşkın kurum ve inisiyatifin oluşturduğu Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı, bir platforma dönüşerek çalışmalarına devam etme kararı aldı. Pestisitler, gıda güvenliği, atalık tohumlar gibi farklı başlıklarda çalışmaya devam edecek.
Zehirsiz Sofralar Projesi’nde “gıda güvenliği” derken neden bahsediyoruz?
Turgay Özçelik: Dijital iletişim kanallarının hızla artması ile birlikte gıda güvenliği meselesiyle ilgili karşımıza çok fazla bilgi çıkıyor. Gıda, beslenme, ne yiyip ne yemememiz ile ilgili bir sürü kaynaktan veri geliyor. Bu konuda giderek gelişen bir duyarlılık var ama inanılmaz da bir bilgi kirliliği söz konusu. Biz Buğday Derneği olarak yıllardır bu bilgi kirliliği ile mücadele etmeye çalışıyoruz. Zehirsiz Sofralar Projesi’nde özellikle “tarım ilacı” olarak bilinen; faydalı ve verimli olduğu söylenen, yıllardır bu topraklarda kullanılan ama aslında toprağın verimliliğini yok eden, başta tarım işçileri olmak üzere tüm canlıların sağlığını tehdit eden ve iklim krizini bile tetikleyen zehirler ile ilgili farkındalık yaratmayı amaçlıyoruz.
Gıda güvenliği sadece günü kurtarmak için sağlıklı gıdaya ulaşmak anlamına gelmiyor. Tarımın sürdürülebilirliği, özellikle yaşadığımız pandemi sürecinde bile sağlıklı gıdaya ulaşmak, tarımın ve gıdanın geleceği çok tartışılan kavramlar. İklim krizini de düşündüğümüzde, eğer karbon emisyonlarını yakın bir zamanda azaltmazsak büyük bir kuraklık bizi bekliyor. Toplumun gıda ihtiyacını karşılamak gıda güvenliği politikasının kapsamına giriyor. Biz de Zehirsiz Sofralar Projesi’nde tarımın sürdürülebilirliği için bir an evvel zehirsiz tarım yöntemlerine geçilmesini savunuyoruz. Bunun için Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı ile birlikte bir kampanya yürüttük. 31 Mart itibarıyla bitmesi gerekiyordu ama pandemi nedeniyle Bakanlık ile görüşüp bu imzaları teslim edemediğimiz için kampanya hala devam ediyor.
Kampanya ile ilk olarak, Türkiye’de kullanılan 13 tane çok tehlikeli tarım zehirinin tartışmaksızın ivedilikle yasaklanmasını, alternatif yöntemlerin desteklenmesini ve Türkiye’de kullanılan 300 zehirin tamamının 2030 yılına kadar kademeli olarak yasaklanmasını istiyoruz. Bu konuda sadece kampanya yürütmekle kalmadık, Tarım ve Orman Bakanlığı’na 2030 yılına kadar zehirsiz tarıma nasıl geçilebileceğine dair önerilerimizin yer aldığı bir yol haritası sunduk.
Zehirsiz Sofralar için Yol Haritası’na buradan ulaşabilirsiniz.
Hem karar vericiler üzerinde bir kamuoyu baskısı yaratmayı hem de tarım zehirleri ile ilgili üreticiler ve tüketicilerde bir farkındalık yaratmayı amaçladık. Bunu da kısmen başardığımızı düşünüyorum. Çünkü insanlar “zehir” demeye başladı. Zehirsiz Sofralar ve zehirsiz kelimeleri artık bir etiket olmaya başladı. Üreticiler, ürünlerini pazarlarken zehirsiz olduğunu özellikle vurgulamaya başladılar. Tarım zehirleri ile ilgili farkındalık artmış durumda.
Kampanya taleplerine ilişkin şu ana kadar TBMM’de 3 soru, 1 araştırma önergesi verildi. Hem meclisin hem de bakanlığın gündemine geldi. Tarım ve Orman Bakanlığı sadece 13 tanesinin değil, 41 pestisit etken maddesinin yasaklanmasına yönelik üniversitelerden görüş istedi. Biz de bu 41 etken madde ile ilgili bir araştırma yaptık. Bunların içerisindeki 8 madde solunduğunda direkt ölümcül etki gösteriyor, 12 madde kanserojen, 19 madde özellikle çocuklar için çok tehlikeli, 13 madde beyine zarar veriyor, 26 madde hem insanların hem diğer canlıların üreme sistemini bozuyor, 10 madde arılar, 10 madde faydalı böcekler, 3 madde kuşlar, 10 madde suda yaşayan canlılar ve 1 madde su yosunları için çok zehirli.
Dünya Sağlık Örgütü ve çeşitli bilim kuruluşlarının açıkladığı araştırma sonuçlarına göre, bu zehirlerin artık tartışılmasına bile gerek duyulmadan bir an önce yasaklanması gerekiyor. Bu mesele tam da bakanlık gündemindeyken ne yazık ki Covid-19 ortaya çıktı. Biz her şey normale dönmeye başladığı zaman kampanyadaki taleplerimizin takipçisi olmayı sürdüreceğiz. Gıda güvenliği ve pestisitler ile ilgili çalışmalarına devam edecek olan Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı ile birlikte geçtiğimiz 1 yıl boyunca çok önemli işler yaptık. Bugün geldiğimiz noktada bu sadece bir başlangıç oldu aslında.
Üreticilerin zehirsiz gıda üretmeleri için bazı tecrübe ve bilgilerin paylaşıldığı bir rehber çıkardınız. O kitapçığa herkes ulaşılabiliyor mu?
Turgay Özçelik: Zehirsiz Sofralar Projesi kapsamında üreticilere ve tüketicilere yönelik iki tane kitapçık çıktı. Bunların her ikisi de www.zehirsizsofralar.org adresinden ücretsiz olarak indirilebilir. Bu rehberler, %100 Ekolojik Pazarlar’da ve çeşitli şehirlerde Ağ üyelerimiz tarafından dağıtıldı. Pandemi süresince basılı olarak bulunamayabilir ancak bu rehberlere web sitemizden rahatlıkla ulaşabilirler. Bu sitede ayrıca, pestisitlerin zararları ve alternatif yöntemler ile ilgili pek çok kaynağa ulaşabilirler.
Zehirsiz gıdaya en çok ihtiyacımız olan dönemdeyiz. Çünkü Covid-19 ile mücadele etmenin en temel şartı bağışıklık sistemimizi güçlendirmek. Peki insanlar zehirsiz gıdalara nasıl ulaşacaklar?
Turgay Özçelik: Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı olarak bizim önerdiğimiz, öncelikle kendi gıdamızı üretmek. Kentlerde, balkonda, saksıda da olsa gıdamızın bir kısmını kendimizin yetiştirmesi mümkün. Bunun yollarını ve yöntemlerini hem Zehirsiz Sofralar hem de Buğday Derneği’nin sitesinden öğrenebilirler. Elbette gıda ihtiyacımızın tamamını yetiştiremeyebiliriz ama bu süreçte o ürünün soframıza nasıl geldiğini, tohumun döngüsünü öğrenmek, tecrübe etmek için bile olsa bunu kesinlikle öneriyoruz. İkincisi üreticiler ile doğrudan bağ kurmak. Güven ilişkisini kendisinin kurabileceği yolları aramak. Kendi memleketinden tanıdığı, pazarlarda birebir tanıştığı veya TaTuTa gibi mekanizmalar aracılığıyla ziyaret ederek zehirsiz tarım yaptığından emin olduğu çiftçilerin ürünlerini alarak, onları destekleyerek sağlıklı gıdaya ulaşabilir. Eğer bu güven ilişkisini kendisi kuramıyorsa, bu ilişkiyi kuran bir takım mekanizmalar var. Buğday Derneği’nin danışmanlığını yaptığı %100 Ekolojik Pazalar veya diğer organik pazarlar var. İnsanlar artık sağlıklı gıdaya ulaşmak için bir araya gelerek ihtiyaçlarını belirleyip üreticiler ile doğrudan bağ kuruyor. Kooperatiflere ve gıda topluluklarına katılabilirler.
Sayıları giderek artan üretici pazarları var. Eğer pandemi gündemi olmasaydı İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bahar aylarında bir üretici pazarı açmayı planlıyordu.Yine birçok büyük ilde üretici pazarların planlandığını biliyoruz. Bu pazarlarda üreticiler ile tanışabilirler. Onun dışında, organik ürün satan dükkanları araştırabilirler. Buğday Derneği olarak, sokağa çıkma yasakları nedeniyle günleri değişen %100 Ekolojik Pazarlar’a gelemeyen müşteriler için organik ürün tedarik listeleri hazırlıyoruz. Zehirsiz gıdaya ulaşmak zehirliye nazaran biraz çaba gerektiriyor. Ama arzu edilirse, sağlıklı gıdalara ulaşmak bu yollarla mümkün.
Organik ürün tedarik listelerine buradan ulaşabilirsiniz.
Zehirsiz Sofralar’ın ikinci aşamasında neler olacak? İnsanlarda oluşturduğumuz bu zehirsiz gıda farkındalığını nasıl pekiştireceğiz?
Turgay Özçelik: Bir yıldır sürdürdüğümüz projenin en önemli başarısı bu topraklarda daha önce yan yana gelmeyen 100’ü aşkın sivil toplum örgütü ve inisiyatifin birlikte çalışmasıydı.Kampanyayı ve projenin diğer birçok çıktısını da bu kurumlar ile birlikte yürüttük ve başardık. Bundan sonraki kısımda, Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı resmi bir platforma dönüşecek. Şimdi bunun altyapılarını ve tüzüğünü oluşturuyoruz. Platformun bir yönetim kurulu olacak ve altında Zehirsiz Sofralar gibi farklı alanlarda çalışan ağlar, çalışma grupları olacak. Tohumlar, iklim krizi gibi konularda çalışmak isteyenler var. Hala devam eden Zehirsiz Sofralar Kampanyası’nın da takipçisi olmayı sürdüreceğiz.
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli ile ilgili çok ilginç bir durum var. Kendisi sosyal sorumluluk anlamında oldukça duyarlı birisi. Anadolu Otizm Vakfı’nın kurucu mütevelli heyeti üyesi. Böyle bir vakfa destek verdiği için saygı duyuyorum ama tarım zehirleri özellikle çocuklarda otizme yol açan nedenlerden biri. Buradan Sayın Bekir Pakdemirli’ye çocuklarımızı ve bizi zehirleyen pestisitleri artık yasaklaması ve çalışmalara başlaması için tekrar bir çağrı yapıyorum.
Bu röportaj Leyla Aslan Ünlübay’ın hazırlayıp sunduğu Açık Radyo’daki Tohumdan Hasada Ekolojik Yaşam programından yazıya aktarılmıştır.
Deşifre: Ayşe Nur Ayan