Biricik mavi gezegenimiz ve başına gelenler
Ekolojik yaşam bilgisinin yayılması için çalışan Buğday Derneği Günüllü İletişim Ekibi’nden sevgili Nil Ormanlı Balpınar’ın ilk kitabı “Başka Bir Gezegen Yok!” geçtiğimiz temmuz ayında Genç Timaş etiketiyle raflarda yerini aldı. Atıksız bir yaşamın ipuçlarını veren bu güzel kitap ve Nil’in kendi serüveni hakkında konuştuk.
Röportaj: Anıl Ceren Altunkanat
Sevgili Nil, seni bir kez daha tebrik ediyorum; ilk kitabının yolu açık, okuru bol olsun. Bu proje nasıl doğdu, Başka Bir Gezegen Yok’un tohumları nasıl atıldı, anlatır mısın?
Nil: Sevgili Ceren, çok ama çok teşekkür ediyorum güzel dileklerin için.
Doğrusu söylemek gerekirse benim bir kitap planım yoktu. Sadece Nil Kıyısı isimli Instagram hesabım üzerinden paylaşımlar yapıyordum. Sonra bir gün, sevgili editörüm Merve Okçu bu teklifle geldi, kabul ettim ve çalışmaya başladık.
Kitaptan ayrı olarak senin bir doğa sevdalısı olarak yolculuğundan da söz edelim mi? Ve tabii yolun başında yaşadığın zorluklar ve yolculuğun sana kattıklarına da değinebiliriz.
Nil: Doğa bana her zaman iyi gelmiştir, küçüklüğümden beri deniz aşığıyım mesela. Denize girmediğim bir yaz geçirirsem psikolojim bozuluyor, yemek yeme ihtiyacı gibi yeşile gitme ihtiyacı hissediyorum. Ama iki sene önce sadece sevmenin yeterli olmadığını fark edip bir şeyler yapmam gerektiğine karar verdim ve araştırmaya başladım.
Bu arada, o zamanlar Türkiye’de “zero waste” terimi daha yeni yeni duyulmaya başlamıştı. Ama çok ürkütücü geldi, “Bir senelik çöpüm tek bir kavanoza sığıyor” şovları falan. Böyle çok net, “zorunluluk” gibi hissettiren kelimeler bende ters etki yapıyor. O yüzden ısınamadım, kendimi daha rahat konumlandıracağım bir şeyler ararken YouTube’da “Sustainably Vegan” diye bir hesap keşfettim. O da benimle aynı duyguları hissedip “az etki hareketi” (low impact movement) ve “az etki” (low waste) diye bir fikir atmış ortaya. Tabii “sıfır”layamıyoruz, bari “az” diyelim diye bir mantık değil bu. Mesele sadece atıklar ve plastik değil, önemli olan gezegenimize olan etkimizi azaltmak. Vegan ve hayvanlar üzerinde deney yapmayan markaları tercih etmek, et tüketimini azaltmak (mümkünse bırakmak), doğa dostu kıyafetler giymek, hem etik ve hem yerel üretim yapan markaları (yerel olması ne yazık ki etik üretim yaptığı anlamına gelmiyor, bunu da yolculuğum sırasında öğrenmiş oldum) desteklemek, mevsimsel, zehirsiz beslenmek gibi çok daha geniş ve multidisipliner bir bakış açısı sunuyor. Onun videoları izleye izleye benim de ilerlemek istediğim yolun bu olduğu anladım. Daha sonra da Instagram hesabımı açtım zaten, öğrendiklerimi başkalarıyla paylaşma hissiyatı duydum.
Başka Bir Gezegen Yok atölye çalışmasına çok uygun bir kitap – kitabı okurken ben birkaç atölye planı yaptım bile. Eminim böyle çalışmalar gençler açısından atıksız yaşama girişi çok daha keyifli ve anlaşılır hale getirecektir. Bu tarz projelerin var mı?
Nil: Tabii var ancak kitabın çıkışı pandemi dönemine denk geldiği için çok aktif bir şeyler yapamadım. Ama aklıma güzel planlar var, hatta online olarak da gelecek ay güzel bir projeye başlayacağım.
Pandemi sürecinde tek kullanımlıklar adeta baş tacı edilir oldu. Bu konuda doğa dostu seçeneklerden söz edelim mi? Zira böyle devam edersek kendimizi hastalıktan koruyalım derken gezegenimizi hızla onulmaz bir noktaya getireceğiz. Sen ne dersin?
Nil: Tek kullanımlık plastiklerin daha “hijyenik” olduğu algısı nereden çıktı, ben onu da hiç anlamadım ama neyse. Araştırmalar göre plastik poşet ve türevleri üzerinde 72 saat kadar bulaşıcı olarak kalabiliyor virüs. Ama nedense hâlâ teşvik ediliyor. Tek kullanımlık plastiklerin kullanımının Amerika’da yüzde 250-300 oranında arttığı söyleniyor, inanılır gibi değil. Şu an hâlihazırda okyanuslarda 150 milyon ton plastik atık birikmiş durumda ve bu rakam her sene giderek büyüyor.
Çözüm basit: Yanımızda kendi bardağımızı, çatal bıçağımızı, pipetimizi, termosumuzu, hatta mendilimizi taşıyabiliriz. Ben kendi hijyenime herhangi bir restoranınkinden daha çok güveniyorum açıkçası. Bunları kullandıktan sonra bulunduğumuz yerden rica edip hafifçe sudan geçirip çantamıza atabilir, eve gidince de dezenfekte edebiliriz.
Alışverişe giderken yine kendi bez torbamızı götürüp işi bittikten sonra da havalandırıp yıkayabiliriz. Ben şu an tatildeyim, kendi bardağımı ve pipetimi yanımda taşıyorum. Hafifler zaten, yük de olmuyor. İsteyene hiçbir şey zor değil.
Ah, bir de maske ve eldiven kullanımı var. Covid atığı diye bir kavram bile çıktı. Eldiven zaten iyice zararlı, onu neden kullanıyorlar hiç anlamıyorum. Maske için de tekrar kullanabilen ve yıkanabilen, laboratuvar onaylı maskeler var. Bu tarz alternatifler değerlendirilebilir. Hadi çok kullanımlık maske kullanmıyoruz, bari yerlere, denizlere atmayalım. O işin ayrı bir boyutu…
Senin hayvan sevgini gayet iyi bilsem de gündemde olduğu için konuyu açıyorum: Son zamanlarda sürekli av için açılan ihaleleri okuyoruz, duyuyoruz. Bunlar, doğan tepkiler sonucu ertelense de iptal edilmiyor. Korkarım bir şekilde – sessizce – bu zihniyet canlarımıza kıymaya devam edecek. Bu konuda senin söyleyeceklerini duymak çok isterim.
Nil: Sana çok enteresan bir şey söylemek isterim, benim babam avcıydı. Bugün et ile ilgili çoğu travmamın sebebi resmen. O zamanlar küçük olduğum için sadece kendi içimde üzülürdüm ve tepki veremezdim. Bu nedenle avcılık benim için çok hassas bir konu. Resmen vahşet, aklımın almadığı bir olay… Ne desem bilemiyorum gerçekten.
Son olarak; hoyrat kullandığımız bu güzel mavi gezegen için öngördüğün en iyi ve en kötü senaryo nedir? En kötü senaryoya yuvarlanmamak için yapmamız gerekenler aslında çok açık. Ama yapamıyoruz. Sence neden? Nedir bizi telafisi olanaksız olana sürükleyen?
Nil: Aslına bakarsan ben biraz pesimistim bu konuda. Bizi hiç iyi günler beklemiyor açıkçası. İklim krizi ile bütün araştırmalar da bunu gösteriyor zaten. Bireysel olarak neden yapmıyoruz diye soruyorsan, bence konfor alanlarımızda yaşamaya çok alışmışız, çıkmak istemiyoruz. Her şey bir an önce olsun istiyoruz, pratik ve hızlı olanı tercih ediyoruz. Ve doğa bilinci diye bir şey yok. Tek bir pipetin ne kadar zararlı olduğunu bilmiyoruz. E tabii bir de “Tek kişiden ne olacak ki canım”cılar var; birey olarak aslında ne kadar güçlü olduğumuzun farkına olmayanlar…
Ekolojik yaşam pratiklerini bir an önce hayatımıza adapte etmezsek bir süre sonra hepsi zorunlu olacak. Bireysel değil de, daha geniş çaplı olarak soruyorsan, eh siyaset, para, çıkar ilişkileri, tekelcilik… Bu kısmı daha derin.
*Nil Ormanlı Balpınar, Başka Bir Gezegen Yok – Atıksız Yaşamın İpuçları(İstanbul: Genç Timaş, Temmuz 2020), 120 sayfa.