Meyveyi yemek, meyve olmak
Buğday Hareketi ve Derneği Kurucusu Victor Ananias yazdı: “Size sunulan olgun meyveyi bulduğunuzda, hak ettiğinize emin olduğunuz zaman alın onu, dikkatlice tutun, dokusunu, kokusunu hissedin, içinize çekin ve bakın yakından, başka bir böcek, kurt, kuş izi görürseniz onunla nasıl paylaşacağınıza karar verin adil bir şekilde meyvenizi. Meyvenin çiçek halini gözünüzün önüne getirin, onu dölleyen arının özenini, kanat çırparak çiçeğin önündeki duruşunu hatırlamaya çalışın.”
İnsanlık için yaşam, yeryüzünün meyveleri çiçek açtığı, olgunlaştığı, tohum verdiği sürece bugünkü formunda devam edecek dünyamızda. Belki yaşamın bir hücredeki tezahürünün evrenin küçük bir kopyası şeklinde olduğunu biliyoruz ama, herhangi bir meyvede de bunu görüyor, tadıyor, dokunuyor, kokluyor ve hissediyoruz. Üstelik meyvedeki güçlü yaşam enerjisini, onu yiyerek kendimize geçirebiliyoruz, çoğu meyvede bunu da tüketmeden, tohumunu saklayarak yapmamız mümkün.
Bu yazımı uzatıp yaşamın en tatlı, en sulu, en bereketli sembolünü de söze boğmak istemiyorum. Ancak küçük bir meyve yeme tarifi vermek isterim en azından; mümkünse yürüyerek, hatta yalınayak, içinde bulunduğunuz dönemde meyveleri olgunlaşmış bir ağaç bulun. Ağaca yaklaşırken onu besleyen toprağı, toprak üzerindeki diğer arkadaşlarını, onunla alışverişte olan diğer canlıları selamlayın. Seçtiğiniz saat, meyveleri olgunlaştıran ışıklarını çok uzaklardan, evrenin karanlığından gönderen güneşimizin o gün kendini yeni göstermeye başladığı sabah saatleri olsun.
Ağaca yaklaşırken birkaç adımda bir durun, bakın, dikkatlice, meyveleri, onların süsü yaprakları, onları taşıyan dalları görün. Sonra derinleşin, derinleşin ve toprağı kucaklamış köklerini, gövdede, dallarda yürüyen özsuyunu, nefesini görün ağacın.
Ağaca, meyvelerine dokunmadan önce, tüm kalbinizi açarak onun yaradılışındaki mükemmelliğe, sürekli dönüşümüne ve sizinki ile aynı tasarımcının ürettiği, yaşattığı bu mucizevi aynanıza bir kez de kalp gözünüzle bakın. Sonra dışa dönün yeniden, iştahınıza, ağacın size sunduğu meyvelere yönelin.
Dikkat edin, tüm meyveler size sunulmamıştır, hepsi olgun dahi olmayabilir, hatta hiçbiri hazır değildir belki o an kopartmanız, yemeniz için. Ya da belki ağacın dibine düşmüştür olgun bir meyve, bulunduğunuz yerde tam ayağınızın hizasında bir yerlerde, otların üzerinde bekliyordur.
Size sunulan olgun meyveyi bulduğunuzda, hak ettiğinize emin olduğunuz zaman alın onu, dikkatlice tutun, dokusunu, kokusunu hissedin, içinize çekin ve bakın yakından, başka bir böcek, kurt, kuş izi görürseniz onunla nasıl paylaşacağınıza karar verin adil bir şekilde meyvenizi. Meyvenin çiçek halini gözünüzün önüne getirin, onu dölleyen arının özenini, kanat çırparak çiçeğin önündeki duruşunu hatırlamaya çalışın.
Sonra şehvet duygunuzun sahip olma hissine kulak vererek, onu kontrol altında en verimli şekilde kullanarak ısırın meyvenizi, duyarlı, dişleriniz ile değil, çeneniz, burnunuz, yanaklarınız, dudaklarınız, tüm bedeninizle izin verdiği yerinden bir parça kopararak çiğneyin onu, su olana kadar, tüm tükürük bezlerinizin reçeteye katacaklarını kullanarak, tat alarak yaşamdan. Sonra yutun özenle, mayi midenize inerken meyvenin ruhu ruhunuza değsin, izin verin.
Beslenmenin boşluk doldurmaktan farkını yaşayın sindirirken, vücudunuza alırken meyveyi. Meyvenizin size sunulan etlerini yedikten sonra kalan çekirdeğe bakın, sorun ona ne yapmak istediğini. Onu da yemenizi mi istiyor, yolculuğuna başka bir şekilde mi devam edecek, yoksa bir an önce toprakla buluşup ilk yağmuru mu beklemek istiyor filizlenmek için, hissedin, duyun onu.
Eşlik edin elinizden geliyorsa tohumun yolculuğunun bir kısmına ya da onun yeni yolculuğunda yol arkadaşı olun ortak kararınız buysa. Yeni bir ağaca, yeni çiçeklere, meyvelere doğru yola çıkın. Yaşamınız bir meyveninki kadar bereketli olsun ve meyveler hiç eksik olmasın mevsimlerinizden.
*Victor Ananias, Yaşam Dönüşümdür, Doğan Kitap, İstanbul 2016, syf. 39-40.
“Yaşam Dönüşümdür” kitabını dukkan.bugday.org sayfasından sipariş edebilirsiniz.