İstanbul’da çöpün serüveni
İstanbul’da her gün yaklaşık 20 bin ton çöp toplanıyor. Peki bu çöpler nerelere gidiyor, hangi işlemlerden geçiyor? Çevreye zarar vermeden nasıl yok ediliyor? Buğday Derneği Gönüllüleri, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bir iştiraki olan İSTAÇ, Odayeri Atık Bertaraf, Enerji Üretimi, Geri Kazanım ve Kompost Tesisleri’ni ziyaret ederek, İstanbul’da çöpün serüvenini inceledi.
Yazı: Nil Ormanlı Balpınar (Buğday Derneği Günüllü İletişim Ekibi)
Hepimiz 1993 yılında İstanbul’da Ümraniye Çöplüğü’nün patladığını haberlerden hatırlıyoruzdur. Bu patlama sonucunda 27 kişi öldü, 12 kişi ise kayboldu; civardaki gecekondu mahalleleri çöp içinde kaldı. Yıllar boyunca kontrolsüz şekilde biriken çöp yığınlarının içinde sıkışan metan gazı sonunda patladı ve bir faciaya sebep oldu.
Fakat 1994 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bir iştiraki olan
İSTAÇ’ın kurulmasıyla bu vahşi döküm sahaları kapatıldı, düzenli depolama sistemine geçilerek mega kent İstanbul’un çöp sorunu adına büyük bir adım atılmış oldu. Biz de çöplerimizin serüvenine ilk elden şahit olmak için Iraz Mursaloğlu ile geçtiğimiz şubat ayında İSTAÇ, Odayeri Atık Bertaraf, Enerji Üretimi, Geri Kazanım ve Kompost Tesisleri’ni ziyaret ettik.
İSTAÇ’ta neler oluyor?
Öncelikle buranın gerçekten kocaman bir alan olduğundan bahsetmek isteriz. Biz ilk gezimizde sadece geri kazanım ve kompost tesislerini ziyaret edebildik.
2020 Şubat ayı verilerine göre, İstanbul’un günlük atık miktarı 20 bin ton. Bu rakam 2017 yılında 17 bin ton civarında. Bu kadar büyük bir atıkla başa çıkmak kesinlikle kolay değil.
Belediyeler aracılığıyla bu tesislere getirilen İstanbul’un katı atıkları, burada atık yönetim metotları ile bazı işlemlerden geçiriliyor. Bu metotları düzenli depolama, kompostlaştırma, geri kazanım, enerji elde edimi ve yakma şeklinde sıralayabiliriz.
Geri kazanım ve kompostlaştırmaya girmeyen atıklar, çöp suyunun doğaya karışarak yer altı sularına zarar vermemesi adına öncelikle sıkıştırılıp üstü toprakla örtülüyor, ardından çürümeyle elde edilen metan içerikli gaz, borular aracılığıyla emiliyor ve enerjiye dönüştürülüyor. İSTAÇ Genel Müdürü Mustafa Canlı’nın IBB TV’ye verdiği röportajda söylediği üzere, 2019’da üretilen enerji miktarı 327 milyon kWh. İSTAÇ, Şile Kömürcüoda Tesisleri’nde üretilen miktar ise 150 milyon kWh. Bu rakamlar, her yıl 250 bin hanenin elektrik ihtiyacını karşılayacak miktarda enerji üretimine tekabül ediyor. Ayrıca 1.5 milyon ton civarında metan gazının havaya karışması da önlenmiş oluyor.
Geri kazanım ve kompost metotları ise daha farklı işliyor. Ön ayrıştırmadan geçen atıklar 80 mm’lik eleklerden geçiriliyor. Elek üstünde kalan malzemeler geri dönüşüm sistemine giriyor. Ambalaj atıkları, pet ve plastikler, metaller türevlerine göre ayrı ayrı toplanıyor; pet ve plastikler granül tesisinde kırılma işlemine uğratılıp hammadde haline getiriliyor. Naylonlar ve poşetler ise presleme alanında preslenip lisanslı kuruluşlara veriliyor.
Geri kazanım ile neler elde edebiliriz?
- Deterjan, şampuan kutularından variller ve borular,
- Yoğurt kapları, plastik kasalardan plastik mutfak eşyaları, vantilatör fanları, termoslar ve plastik borular,
- Ayran kutuları, plastik tabak ve bardaklardan giysi askıları, gözlük ve tıp aletleri, buzdolabı rafları,
- Çuvallardan, plastik kova, çöp poşet, yalıtım malzemeleri ve membran vb.
- Pet şişelerden elyaf, plastik levha, pet şişe, fotoğraf ve röntgen filmleri vb.,
- Kullanılmış kâğıtlarından gri kâğıt,
- Teneke ve metal atıklardan inşaat demirleri, demir profilleri ve metal levhalar,
- Naylon ve plastik poşetlerden plastik borular, yalıtım malzemeler, plastik çöp poşetleri, membran vb.,
- Kola ve aerosol kutularından otomobil jantları, mutfak eşyaları, uçak gövdeleri vb. üretilebiliyor.
(Önemli Not: Tesisteki yetkililer, alışveriş “poşet”lerinin teknik olarak geri dönüştürülebildiğini, fakat makinelerin arasına kaçıp zarar verdiği için tercih edilmediğini özellikle belirtiyor. Ayrıca, poşetlerin ücretli olmasından bu yana, poşet kullanımının %70 oranında azaldığının altını çiziyor.)
Gelelim elek altında kalan malzemelere, yani organik atıklara. Bunlar fermantasyon bölümüne gönderiliyor ve komposta dönüşmesi için 8 hafta özel ısı ve nem değerinde tutularak 8 kez karıştırılıyor. Her aşamada numune alınıp, nem tayini yapılıyor ve nem derecesi ona göre ayarlanıyor. 8 haftanın sonucunda malzemeler 8-10 mm eleklerden geçiriliyor ve kompost hazır duruma geliyor. Tesis, günlük 1000 ton evsel atık işleme kapasitesine sahip; bu da yılda ortalama 20.000 ton komposta tekabül ediyor. Elde edilen gübre de İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından park ve bahçelerde toprakla karıştırılarak kullanılıyor.
Biz hem kompost tesisini hem de elde edilen kompost yığınlarını görme şansını yakaladık. İkimiz de evimizde kompost yaptığımız için bu devasa miktarları görmek bizi gerçekten çok heyecanlandırdı.
Ayrıca, tekstil malzemeleri, kauçuk gibi ürünlerden yakıt üretimi yapan bir tesislerinin olduğunu ama ne yazık ki, tam kapasiteyle çalışamadığını öğrendik. Bunun nedeni ise atık malzemeye erişimin olmaması.
***
Yetkililerin bu yazıyı okuyacaklara iletmemizi istediği birkaç ricası var…
Kompost ve geri kazanım işlemleri gerçekten çok değerli fakat bizler evlerimizde çöplerimizi ayrıştırmazsak, bu değerli atıklar ne yazık ki değerlendirilemiyor. Organik atıklarla ıslanmış bir kâğıt artık geri dönüştürülemiyor.
Ayrıca, bütün atıkları tesiste ayrıştırmak da sanıldığı kadar kolay bir şey değil. Her ne kadar optik tarama sistemi olsa da alınan verim çok az. Bu yüzden -eğer belediyenizin geri dönüşüm toplama gibi bir hizmeti yoksa- çöplerinizi evinizde ayrıştırmanız ve bu değerli sürecin bir parçası olmanız. Tesise gelen atıkların %56’sının organik, kalanların çoğunun da geri dönüştürülebilir malzeme olduğunu düşünürsek, doğru bir şekilde ayrıştırdığımız takdirde bu atıklar sayesinde elde edilen geri kazanım oldukça büyük olacaktır.
İlaçların, özellikle de antibiyotiklerin de çöpe atılmaması gerektiği, çöplerin içindeki bakterilerin bağışıklık kazanarak halk sağlığını tehdit edebileceği de özellikle belirtildi.
Ve son ricaları: “Aman suyu akmasın!” diye çöplerimizi kat kat poşetlere koymamamız. Tüm bu tesisin işlevini yerine getirmesi için öncelikle atığa ulaşması gerekiyor fakat kat kat kullanılan poşetler bu işlemleri zorlaştırıyor. Bunu da aklımızın bir köşesinde bulunduralım.
***
Daha önce de belirttiğimiz gibi, tesis gerçekten çok büyük. İnanır mısınız, içeride bir hayvanat bahçesi bile var! Ayrıca, başka bir merkezde geri dönüşümle elde edilen malzemelerin işlenip masa, dolap, hatta müzik aletlerine dönüştürüldüğü bir atölye de kurulmuş.
Bizim için gerçekten hayranlık uyandıran, hatta büyüleyici bir ziyaretti bu. İşin aslı, gitmeden önce çalışanları rahatsız ederiz diye biraz çekinmiştik ama bizimle o kadar yakından ilgilendiler, o kadar samimi davrandılar ki, gerçekten çok mutlu olduk. Bütün sorularımızı içtenlikle cevapladılar, tesisi gezdirdiler, hatta vaktimiz olsaydı katı atık depolama alanlarını da gezecektik. “Bir dahaki sefere” deyip heyecanımız yüreğimizde ayrıldık tesisten. Herkese çok ama çok teşekkür ederiz.
***
Salgının ardından
Biz tesisi ziyaret ettikten yaklaşık bir ay sonra ne yazık ki koronavirüs salgını patlak verdi ve tabiri caizse her şey altüst oldu.
2020 Mayıs ayında gerçekleştirilen “Tüm Yönleriyle Atık Yönetimi: Covid-19” panelinde İSTAÇ Genel Müdürü Mustafa Canlı, evsel atıklarımızın 12 bin tona kadar düştüğünü belirtti. Örneğin, Bağcılar’da günlük 800 ton olan evsel atıklar, Mart-Nisan aylarında günlük 680 tona kadar düşmüş durumda. İBB’nin Mayıs ayında paylaştığı bilgilere göre, salgın sürecinde denizlerden toplanan atık miktarı %60 azaldı.
WRAP raporlarına göre ise; Birleşik Krallık’ta patates, ekmek, tavuk ve süt atıklarında %34 azalma gözlemlendi, Milano’da evsel atıklarda yaklaşık %25’lik bir azalma kaydedildi, Çin’de ise bu oran %30’lara kadar çıktı.
Fakat ne yazık ki, bu süreçte tek kullanımlık plastiklerin hem kullanımı hem de atığı arttı. Yine aynı panelde, UNDP Türkiye Kimyasallar ve Atık Sektör Yöneticisi Mahmut Osmanbaşoğlu’nun, bu süreçte tek kullanımlık plastik üretiminin de %25 arttığına dikkat çekti.
Bu durum tabii ki sadece Türkiye’ye özel değil. Tek kullanımlık plastikler yavaş yavaş yasaklanmaya başlamışken ve bu kadar yol almışken, bir salgınla başladığımız noktaya geri döndük.
Amerika’daki bazı eyaletler poşet yasağını kaldırdı, yeniden kullanılabilir poşetlere yasak getirdi. Tek kullanımlık plastiklerin yasaklanmasına yönelik yasa tasarıları ertelendi. Tahminlere göre, pandemi süreciyle birlikte tek kullanımlık plastiklerin kullanımı %250-300 oranında arttı. Bu oran Atina’da %150.
Okyanusların temizlenmesi üzerine çalışmalar yapan, Fransız sivil toplum örgütü ‘Opération mer propre’ (Temiz Deniz Operasyonu), Akdeniz’de yakında denizanasından çok maske olacağını söylüyor.
Türkiye’de Covid-19 atıklarının yönetimi nasıl yapılıyor?
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 8 Nisan’da tek kullanımlık atıkların yönetimine ve bertarafına yönelik bir genelge yayınladı. Bu genelgeye göre, maske, eldiven gibi kişisel hijyen malzeme atıklarının diğer atıklardan ayrı olarak biriktirilmesi, geçici depolama alanlarında en az 72 saat bekletilmesi ve ardından bertaraf edilmesi gerekiyor.
Her kurum, kuruluş ve işletme binalarının ortak kullanım alanlarına bu atıklar için biriktirme ekipmanı yerleştirilmesi gerekiyor.
Atık biriktirme, toplama, taşıma ve depolamada kullanılan ekipmanların kapaklı, gri olması veya üzerinde gri etiket bulunması ve üzerinde sadece bu atıklara özel olduğunu belirten bir yazının olması gerekiyor.
Bu torbaların sıkıca kapatılıp ikinci bir torbaya geçirildikten sonra “geçici depolama alanına” götürülmesi gerekiyor. Burada en az 72 saat bekletildikten sonra belediyelere teslim ediliyor.
Evlerden ve iş yerlerinden çıkan koronavirüs atıklarının ise yırtılmaya dayanıklı çöp poşetlerinde küçük miktarlar halinde biriktirilmesi ve iki kat çöp torbasına koyulması gerekiyor.
İSTAÇ Teknik Genel Müdür Yardımcısı Fatih Hoşoğlu, koronavirüs sürecindeki atık sorununa yönelik BBC Türkçe’ye verdiği röportajda şöyle söylüyor: “Sırf eldiven, maske ve tulum kullanımından dolayı hacimsel olarak bir artış oldu. Miktar düştü ama hacim çoğaldı. Sonuçta biz bu atıkları ellemeden, olduğu gibi aldığımız için taşırken sıkıştırmıyoruz. Bu yüzden sefer sayılarımız arttı.”
“Sırf eldiven, maske ve tulum kullanımından dolayı hacimsel olarak bir artış oldu. Miktar düştü ama hacim çoğaldı. Sonuçta biz bu atıkları taşırken, sıkıştırmıyoruz, ellemeden, olduğu gibi aldığımız için. Bu yüzden sefer sayılarımız arttı.”
Hoşoğlu ayrıca, Covid-19 atıklarının evsel olarak değerlendirildiğini ve depolama sahalarında bertaraf edildiğini belirtiyor. Kaynağında ayrıştırılmış olsa da, evsel atık olarak gelen bu atıkların geri dönüştürülme şansının olmadığını, bu süreçte evsel atıkların ayrıştırılması işlemini tamamen terk ettiklerini, normalleşme ile tekrar başlayacağını belirtiyor.
Yani maske ve eldivenler, ne yazık ki tıbbi atık olarak kabul edilmiyor, evsel olarak değerlendirilip belli başlı kurallara tabi tutuluyor. Bu kurallar çerçevesinde de gördüğümüz gibi daha fazla plastik poşet kullanılıyor.
Umuyoruz ki, bu süreci sağlıkla ve gezegenimize kalıcı zarar bırakmadan en kısa sürede atlatır, plastiklerle savaşımıza kaldığımızdan yerden devam ederiz.
Yazı: Nil Ormanlı Balpınar (Buğday Derneği Günüllü İletişim Ekibi)
Kaynaklar:
Independent Türkçe – Koronavirüs pandemi süreci Kovid atığı oluşmasını tetikledi (Prof. Dr. Mustafa Öztürk)
BBC Türkçe – Koronavirüs: Türkiye, maske ve plastik eldiven atıklarıyla nasıl başa çıkıyor? (Emre Bal ve Fundanur Öztürk)
Marmara Belediyeler Birliği – ‘Tüm yönleriyle atık yönetimi: Covid-19’ paneli gerçekleşti
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı – 7 Nisan 2020 tarihli genelge
İBB TV – İstanbul’un Çöpü Elektriğe Dönüşüyor