Bir “mucizedir” tohum
Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği eğitmenlerinden Ziraat Yüksek Mühendisi Neslihan Balamir Anadolu coğrafyasında geçmişten günümüze tohumun durumu, tohumlar için neler yapabileceğimiz ve onlara nasıl ulaşabileceğimize dair yazdı: “20. yüzyılda sebze tohumu çeşitlerinin %94’ünü kaybettik. Kaybedilen tohumun yerine yenisi maalesef gelmiyor. Bu sebeple de tohumları ekip çoğaltmaya devam etmekten başka bir seçeneğimiz yok.”
Tohum, bitkisel üretimin başlangıç noktasıdır. Tarımsal sistemin tamamı küçücük bir tohum ile başlar. Ve o küçücük tohum kendisinden kat ve kat fazla ürünler üretebilmemizi sağlar.
Tıpkı Victor’un dedi gibi: “Her tohum, kendisini her nesilde yenileyip çok değişken koşullara ayak uydurarak sürekliliğini sağlamak üzere sonsuz bir yaşamı temsil eder.”
Ve tıpkı bu coğrafyada söylenildiği gibi: “Tohum ekilmez, masal anlatılmaz ise yok olur…” Ve de şimdi bizim söylediğimiz gibi: “Tohum hayattır ve hayatın her alanındadır.”
Tarım, Anadolu’da en az 11.500 yıldan beri yapılıyor. Canlı türlerinin ilk kez ortaya çıktığı ve dünyaya yayıldıkları yerler olarak bilinen gen merkezlerinden iki tanesi; Akdeniz ve Yakın Doğu.
Gen merkezlerinin ülkemizde buluştuğunu biliyoruz. Bezelye, buğday, çavdar, keten, mercimek, nohut, pancar, soğan türleri, üçgül, yonca, yulaf gibi otsu bitkiler yanında; antepfıstığı, armut, asma, elma, erik ve nar gibi odunsu bitkilerin Türkiye’den orijin alıyor. (1)
“Tohum hayatın pek çok alanına nüfuz ediyor”
Yaşadığımız coğrafya çok kıymetli ve çok bereketli topraklara sahip. Ve bu coğrafyada tohum sadece bitkisel üretimin kaynağı olarak kalmıyor. Türkülerden manilere, gelinlik kızların çeyizinden düğünlerde aş olmaya, nazarlıktan şifaya kadar hayatın pek çok alanına nüfuz ediyor.
Bugün, Anadolu’da gelinlik kızların çeyizlerine halen daha “tohum” konuluyor ve öğütleniyor; şimdi sen de bir tohumsun ve hayat olmaya, yeni bir hayat kurmaya gidiyorsun, tohumların sana rehber olsun, köklerini sana unutturmasın, gittiğin yerde kendi köklerini sal, karışsın kökler birbirine ve yeni bir hayat doğsun…
Yeri geliyor nazarlık olarak işleniyor tohumlar ve evlerin kapısına asılıyor. Yeri geliyor çeşitli tasarımlara ilham oluyorlar. Ve çoğu zaman aş oluyorlar evlerimize şifa dağıtmak için.
Şiirlere konu oluyorlar, Nâzım Hikmet Ran’ın yazdığı gibi:
“Gözlerine bakarken
Güneşli bir toprak kokusu vuruyor başıma,
Bir buğday tarlasında ekinlerin içinde
Kayboluyorum.”
“Yerel tohumlar çiftçi için garanti niteliğinde”
Anadolu coğrafyasında tohumlar birer hazinedir. Tohumların evrimi ve adaptasyonu beraberinde yerel halkın da değişim ve gelişimini getirmiştir. Çiftçiler on yıllardır bu hazineye sahip çıkıp pek çok çeşidi günümüze kadar getirmişlerdir. Çiftçiler, her sene hasattan kendilerine mutlaka “tohumluk” olarak tohumlarını ayırır ve bir sonraki seneyi de garanti ederler.
Çiftçiler tohumlarına öncelikle kendilerine aş ettikleri için sahip çıkmaktadırlar.
Geleneksel beslenme alışkanlıklarının en önemli parçası tadını, dokusunu, kokusunu, dayanıklılığını, pişme süresini, su kapasitesini bildikleri, tanıdıkları ve güvendikleri kendi tohumlarıdır. Ve bu yerel tohumlar çiftçi için garanti niteliğindedir.
Hem tohumlar hem de yetiştiriciliğe dair kadim bilgiler çiftçilerin ellerinde günümüze kadar ulaşmıştır. Peki o zaman aklınıza şöyle bir soru geldi mi: “Tohumun sahibi var mıdır?”
Ben tohumun kişi olarak bir sahibi olduğunu düşünmüyorum. Tohumun öncelikli sahibi Anadolu coğrafyasıdır ve sonrasındaki teşekkür tohumu ekmeye devam eden çiftçinindir.
“20. yüzyılda sebze tohumu çeşitlerinin %94’ünü kaybettik”
Günümüzde tohumun durumu ise bu masalsılıktan gittikçe uzaklaşıyor maalesef. Ve tohuma sahip çıkmak için her birimize çeşitli sorumluluklar düşüyor.
20. yüzyılda sebze tohumu çeşitlerinin %94’ünü kaybettik. Kaybedilen tohumun yerine yenisi maalesef gelmiyor. Bu sebeple de tohumları ekip çoğaltmaya devam etmekten başka bir seçeneğimiz yok.
554 lahana çeşidinden 28,
“Tohum : Anlatılmayan Öykü” belgeseli
158 karnabahar çeşidinden 9,
55 alabaş çeşidinden 3,
34 enginar çeşidinden 2,
288 pancar çeşidinden 17 çeşit kaldı.
Ülkemizde tohumların korunmasına ve yenilenmesine yönelik iki adet kamusal kurum var. Bunlardan biri Ankara’da bulunan Tohum Gen Bankası, diğeri ise İzmir’de bulunan Ulusal Gen Bankası. Tohumların, adında “banka” geçen yerlerde tüm değerleri ile muhafaza edilebileceğine dair inancım oldukça zayıf. Çünkü tohumların yerlerinin toprak olduğunu düşünüyorum. Biz tohumlarımızı ekmeye devam edersek biyoçeşitliliğe hizmet ederek zenginlikle çoğalacağına inanıyorum. Tıpkı dedelerimizin, ninelerimizin yaptıkları ve bugüne taşıdıkları gibi.
Dünya’da ise tohumlar, Norveç’te Svalbard Küresel Tohum Deposu’nda bir buzulun içinde üst düzey teknoloji ile kurulmuş bir merkezde saklanıyor. Sanki bizim bilmediğimiz ama birilerinin bildiği, yok oluşa dair bir felaket senaryosu var ve tohumlar bundan etkilenmesin isteniyor.
Oysa coğrafyamızda tohumlar, öncelikle ekilerek korunuyor ve sonrasında serenderlerde, kayaların içinde, üreticilerin evlerinin altlarında kurdukları ambarlarda, mağaralarda muhafaza ediliyor. Hem de gıda güvenliğinin temel kriterlerinden biri olan “erişilebilirlik” niteliği sağlanarak…
Ayrıca günümüzün yakıcı sorunlarından biri olan iklim krizi ve iklim değişikliğine dair tohumlarımızın nasıl adaptasyonlar geliştireceklerini sadece ekilmeye devam ederlerse gözlemleyebiliriz.
Konu tohum olunca hem ülkemizde hem de Dünya’da farklı olumlu/olumsuz örnekler, mevzuatlar, cezalar, çeşitli yaptırımlar uygulanıyor. Konu aslında epeyce geniş, çetrefilli ve oldukça politik. Ancak yazımın bu bölümünde bunların detaylarına girmeyeceğim.
Biz sahip olduğumuz bu mucizeye nasıl sahip çıkabiliriz ve nasıl bu tohumlara ulaşabiliriz, bunları yazmak istiyorum ve ekliyorum; asla alternatifsiz değiliz. Yapabileceğimiz ufak gibi görünen ancak çok büyük etki yaratacak pek çok uygulama var.
Tohumlar için neler yapabilirim?
- Yerel tohumlar ile üretilmiş ürünleri tercih edebilirim.
- Yerel tohumları koruyup, toprakla buluşturup çoğaltabilirim.
- Yerel tohumların önemini çevreme anlatıp farkındalık yaratabilirim.
- Ekolojik pazarlardan aldığım tohum veya fide ile bahçemde, balkonumda veya saksıda üretebilirim.
- Yetiştirdiğim tohumları takas edebilirim.
- Yerel tohumlarla üretim yapan bir çiftlik araştırıp oraya gidebilirim.
- Tohumları anlatan kitapları temin edip hemen okumaya başlayabilirim.
- Tohumları anlatan belgeselleri arkadaşlarım ve ailemle izleyebilirim.
- Yediğim tohumları biriktirip doğaya salabilirim.
- Kamuya açık bostanları ziyaret edebilirim.
- Yaşadığım şehrin belediyesine gidip yerel tohumlar hakkındaki planlarını sorabilirim ve destekçi olmayı teklif edebilirim.
- Gıda topluluklarına katılabilirim.
- İyi, adil ve güvenilir gıda üreten gruplar ile arkadaş olabilirim.
Tohumlara nerelerden ulaşabilirim?
- %100 Ekolojik Pazarlar
- Gıda Toplulukları
- WWOOF Türkiye/TaTuTa çiftlikleri
- Yerel gıda üreten üreticiler
- Tohum takas şenlikleri
- Seferihisar Belediyesi Tohum Bankası
- Muğla Belediyesi Tohum Merkezi
- Yalova Atatürk Bahçe Kültürleri Araştırma Merkezi
- Tohum Ambarı Mengen
- Bodrum Tohum Derneği
- Bornova Doğal Tarım Merkezi
Kurda, kuşa, aşa ve şifacı kadına…
Yazı ve fotoğraflar: Ziraat Yüksek Mühendisi Neslihan Balamir
Kaynak:
(1) Karagöz, A., Tohum Sever’in El Kitabı, Kasım 2009, Buğday Derneği
Aydınlatıcı ve güzel bir yazı olmuş.Tohumun bankası topraktır sözünüze tüm yüreğimle katılıyorum.