Çoğu Zarar, Azı Yarar
Enerjide sürdürülebilir bir model için, daha az tüketimle birlikte, enerjiyi har vurup harman savurmadan, verimli kullanan mekanizmaların hayata geçirilmesi ve belirlenen gerçek ihtiyacın büyük ve merkezi santraller yerine, yerelde ve küçük ölçekte yenilenebilir kaynaklardan sağlanması mümkün.
Oya Ayman
Artık daha fazla enerji istemiyorum. Bu kadarı yeter. Hatta fazla bile… Kış aylarında buzdolabı kullanmıyorum. Klimam yok. Kışın evde tişörtle oturmak da neyin nesi? Kazaklarımı ve yün patiklerimi seviyorum. Çamaşırlarımı 60’tan daha yüksek derecede yıkamıyorum. Televizyonum yok. Gerek de duymuyorum. Bilgisayar kullanımımı belli bir saatte sınırladım. Evin bütün ampullerini led empullerle değiştirdim. Su ısıtma ya da ekmek kızartma makinası gibi elektriği adeta yutan rezistanslı aletler kullanmıyorum. Daha çok sohber ediyor, okuyor, doğada zaman geçiriyor, oyun oynuyor, elişi yapıyorum.
Kilowatlarca enerji harcayarak çalışan aletlerin yaşamımı kolaylaştırmasının bedelinin, sular altında kalan köyler, yerinden edilen insanlar, kesilen zeytin ağaçları, radyasyon tehdidi altında yaşayan canlılar olduğuna tanık oluyorum. Bu yüzden mümkün olduğunca az enerji harcıyor, daha çok kendi enerjimi kullanarak yaşıyorum.
Kaynağı ne olursa olsun, kilometrelerce ötede ve büyük çoğunluğu başka insanların yaşamlarını altüst ederek üretilen enerjiye ihtiyaç duymamak için elimden geleni yapıyorum.
Günümüzde sadece ısınmak ya da aydınlanmak için değil, yemek pişirmek, temizlik yapmak, temizlenmek, iletişim kurmak, ulaşmak hatta keyif almak için bile enerjiye ihtiyaç duyuyoruz. Pek çok insan yaşamını sürdürebilmek için prizlere ya da dijital düğmelere bağımlı.
Hades’in yeraltı cehenneminden yeryüzüne çıkarılan petrol ve kömürün enerji eldesi için yakıldığında saldığı kötücül gazların soluduğumuz havayı nasıl kirlettiğini, iklimleri nasıl değiştirdiğini, değişen iklimlerin ve kirliliğin suyumuzu, toprağımızı, gıdamızı nasıl tehdit ettiğini artık çoğumuz biliyoruz.
Elbette enerjimizi rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir kaynaklardan sağlamak en iyi çözüm ancak bunlar gibi temiz enerji kaynakları da, doymak bilmez iştahını dizginleyemeyen insanların elinde tahrip edici bir kaynağa dönüşebiliyor. Sadece termik santraller için değil artık devasa büyüklükte rüzgar türbinleri için de zeytin ağaçları kesiliyor, köylünün bağı bahçesi elinden alınmak isteniyor. Oysa bu santraller kurulurken karbon salmayarak iklim dengesine duyulan hassasiyetin, kuş göç yollarına, orman ekosisteminin bütünlüğüne ve çevresinde yaşayan insanların yaşam alanlarına da gösterilmesi gerekiyor.
Tamam da o zaman ihtiyacımız olan enerjiyi nasıl üreteceğiz, bu fabrikalar, okullar elektriksiz mi kalacak?
Enerji İhtiyacı Abartılıyor!
Merak etmeyin. Durum sandığınız kadar vahim değil. Çünkü Türkiye’nin enerji ihtiyacı abartılıyor. WWF-Türkiye’nin yayımladığı Yenilenebilir Enerji Raporu, resmi projeksiyonların 2030 yılında elektrik talebimizin bugünkünün 2,5 katına çıkacağını belirtirken, mevcut politikaların devam etmesi halinde aynı talebin resmi projeksiyonun yüzde 25 altında gerçekleşeceğine işaret ediyor. Rapora göre, resmi planlar 2030 yılına kadar 101 GW’lık ek kurulu güce ihtiyaç duyulacağını söylerken, mevcut politikaların devam etmesi durumunda ihtiyaç duyulan 56 GW. Bu veriler, Türkiye’nin enerji ihtiyacı projeksiyonlarının ne denli abartılı olduğunu gösteriyor.
Aynı rapor enerjimizin yüzde 50’sini yenilenebilir kaynaklardan üretebileceğimizi de belirtiyor.
Enerjimizi elbette güneş, rüzgar, jeotermal gibi yenilenebilir enerjilerden hatta sudan elde edelim ama yerelde ve küçük ölçekte… Örneğin güneşi bol olan bölgelerde yaşayanlar çatılarındaki güneş enerjisiyle su ısıtabildikleri gibi fotovoltaik panellerle elektriklerini de üretebilir. Rüzgarı bol olanlar da daha küçük ölçekli türbinlerle, doğanın ve insanın haklarını ihlal etmeden yerelin ihtiyacını karşılayabilecek enerjiyi elde edebilir ya da her iki kaynaktan da birlikte yararlanılabilir.
Ancak bu çözüm, bizler enerji ihtiyacımızı gözden geçirip tüketimimizi azaltmamızla mümkün. Yoksa daha fazla enerji talep ettikçe bu kez bir süre sonra rüzgar türbini ya da fotovoltanik panel kirliliğinden söz eder hale gelebiliriz… Bu nedenle ister rüzgar olsun ister güneş olsun bu tür yatırımların doğaya ve insana etkilerinin araştırması ve yerelin katılımıyla ekolojik ve sosyal etki değerlendirmelerinin yapılması gerekir.
Küçük, Yeterli, Yerel
“Küçük Güzeldir” kitabının yazarı E.F. Schumacher, insanın kar, verimlilik ve kalkınma peşinde koşarken, gerçekte verimsiz, sürekliliği olmayan ve tüketen bir geleceğe koştuğunu savunuyor. Daha küçük işyerleri, yerel ortak mülkiyet, yöresel işgücü ve kaynakları kullanan bölgesel işletmeler üzerine kurulu bir orta ölçekli teknoloji sistemi öneriyor. Enerjide de sürdürülebilir bir model için, daha az tüketimle birlikte, enerjiyi har vurup harman savurmadan, verimli kullanan mekanizmaların hayata geçirilmesi ve belirlenen gerçek ihtiyacın büyük ve merkezi santraller yerine, yerelde ve küçük ölçekte yenilenebilir kaynaklardan sağlanması mümkün.
Günümüzde dünyanın pek çok yerinde kasabalar, mahalleler, köyler ve evler kurdukları güneş, rüzgar ve su sitemleriyle kendi enerjilerini üretebiliyor. Bu çözüme doğru adım atarken de öncelikle yaşamımızı ve enerji kullanım alışkanlıklarımızı yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor.
İkincisi, daha az enerji kullanmak sanıldığı gibi hayatı renksizleştirmiyor, aksine zenginleşiyor. Buzdolabının fişini çektiğinizde bozulmasın diye daha az alıyor; soğuk raflarda unutularak kendinden geçmiş gıdaları atmak zorunda kalmıyor ve daha az tüketmiş oluyorsunuz. TV’yi kapatınca daha fazla okuyor, sohbet ediyor, kendinizin, sevdiklerinizin ve çevrenizin daha fazla farkına varıyorsunuz. Yazın sıkıldığınız tişörtlerden sonra yumuşacık kazaklara kavuşmak mutluluk veriyor. Bilgisayar başında oyun, Instagram vs için geçirilen fazladan zamanı, bir hobinize ayırabiliyorsunuz. Ve enerji üretimi için ödenen bedellerin azalmasına yardımcı oluyorsunuz.
Böylece çoğu zarar, azı yarar oluyor.
*Oya Ayman’ın 2015’de Buğday Ekolojik Yaşam Rehberi’nde yayımlanan yazısı.
İllüstrasyon: Neval Ergün