Dünya ısındıkça ağaçların kuzeye göç etmesine yardımcı olmak onları koruyabilir mi?
İklim değişikliği ile birlikte birçok tür daha serin iklimlere doğru ilerliyor, ancak ağaçlar bu değişime ayak uyduramıyor. Bazı ekolojistler, bu sorunun çözümünün destekli göç (assisted movement) olduğunu söylüyor.
Batı Sussex’teki Knepp arazisinde kadim bir meşe ağacının tepesinde beyaz bir leylek dağınık bir yuva yapmış. Leylekler, 2020 yılında Birleşik Krallık’ta yüzyıllardır ilk kez bir yavru leyleğin doğmasıyla manşetlere çıkmıştı. Bizonlar, kunduzlar ve ak kuyruklu kartalların yanında, bu leylekler de son asırda ekosistemlerine yeniden kazandırılmaya çalışılan birçok türden sadece biri. Buna karşın, meşe ağacı 12.000 yıldır burada kesintisiz olarak varlığını sürdürüyor.
Ancak ekolojist Charlie Gardner, meşe ağacının geleceğinden endişe duyuyor. 2050 yılına kadar Londra’nın iklimi Barselona’nınkine benzeyebilir, uzun yaz kuraklıkları yaşanabilir. Bu kadim ağaçlar, böyle koşullarda gelişmek üzere tasarlanmamış. Gardner, “Daha fazla ağaç ölecek ve üreme başarısı azalacak” diyor. Dünya genelinde, benzeri görülmemiş sıcaklıklar ve habitat kaybı ile karşı karşıya olan milyonlarca canlı türü yer değiştiriyor. İklim krizi alglerden kelebeklere, tahtakurularından kuşlara kadar birçok türün kuzeye doğru kaymasına neden oluyor. 2011’de yapılan bir araştırmaya göre, türler on yılda ortalama 17 km hızla kuzeye doğru hareket ediyor. Bu ortalama, saatte 20 cm’ye eşdeğer – önceki tahminlerden iki ila üç kat daha hızlı.
Bazı canlılar daha hızlı hareket ediyor. Örneğin, virgül kelebeği yılda yaklaşık 11 km kuzeye doğru ilerliyor. Ancak ağaçlar bu ölçeğin diğer ucunda yer alıyor. Onları göç eden canlılar olarak düşünme eğiliminde değiliz; böcekler, kuşlar ve memelilerin aksine yavaş büyürler ve kökleri toprağa bağlıdır. Ancak ormanlar da nesiller ve yüzyıllar boyunca yavaş yavaş hareket eder; ılıman iklimlerde filizlenen fidanlar başarılı olurken, daha zorlu koşullarda olanlar başarısız olur. Ağaçların şu anki sorunu ise hızla ilgili: Bugün dikilen birçok ağaç, 100 yıl boyunca olgunlaşmayacak ve iklim krizinin neden olduğu değişiklikler, ağaçların uyum sağlayamayacağı kadar hızlı. Bu sorunla karşı karşıya kalan Gardner, giderek artan sayıda ekolojist ve bilim insanı gibi radikal ve tartışmalı bir çözüm öneriyor: Ağaçlara bu göçlerinde yardımcı olmalıyız.
“Eğer varsayım, her şeyin olduğu gibi kalacağı yönündeyse – kalmayacak,” diyor Gardner. “İklim değişikliğinden çıkarılacak ders, geleceğin geçmişe benzemeyeceğidir.”
Orman Ekolojisine Etkileri
Ağaçların sıcaklık sorunu can sıkıcı boyutlara ulaşmış durumda. 2022’deki kuraklıkta Kew Kraliyet Botanik Bahçeleri 400’den fazla ağaç kaybetti. Normal bir yılda ise bu sayı 30’dur. Araştırmalar, İngiliz meşesi, kayın, gümüş huş ve çobanpüskülünün daha yüksek sıcaklıklara ve daha uzun kurak dönemlere karşı özellikle savunmasız olduğunu ve Kew’deki tüm ağaç türlerinin yarısından fazlasının iklim krizi nedeniyle risk altında olduğunu gösteriyor. Dünya ısındıkça, güney İngiltere’de yeni kurulan genç ağaçlar ilk etkilenenler arasında olacak, daha sık ve yoğun yaz kuraklıkları sırasında büyüme düşecek ve ölümler artacaktır.
ABD’de kuzey kızıl meşeleri ve balsam köknarının kuzeye doğru hareket ettiğine dair açık işaretler görülüyor ve bunun orman ekolojisi üzerinde önemli etkileri olacak. Ülkenin kuzeydoğusu, yüzyıllar boyunca yerli Abenaki halkının, özsuyunu yaratıcılarının bir armağanı olarak gördüğü şeker akçaağacı ağaçları için yakında çok sıcak olabilir.
Hava çok ısındığında, ağaçlar hastalanmaya başlar: stres belirtileri arasında gölgeliklerin düşmesi, büyümenin azalması, yaprakların renginin solması ve bazı durumlarda ölüm yer alır. Modeller, 2100 yılına kadar yaklaşık 4 derecelik en kötü durumdaki ısınma yörüngesi altında, tüylü huş, dişbudak, meşe ve karaağaçların 2080’lerde Britanya’nın birçok bölgesinde savunmasız kalabileceğini gösteriyor. Bu veriler yüksek düzeyde belirsizlikle birlikte geliyor – farklı iklim projeksiyonları bize ağaçların nasıl tepki vereceği konusunda farklı şeyler söylüyor. Forestry England’da çevre ve ormancılık planlama müdürü olan Andrew Stringer, “Herhangi bir tür hakkında emin olamayız” diyor.
Fotoğraf: Toby Melville/Reuters
Londra’daki Kew Kraliyet Botanik Bahçeleri’nin ağaç koleksiyonları sorumlusu, 2022’de kuraklıktan zarar gören bir doğu çınarının dökülen yapraklarını tutuyor.
Koruma uzmanları arasında görüş ayrılığı
Batı Sussex ormanlık alanında, ağaçlardan karatavukların ve çitlembiklerin şarkıları duyulabilir. Gelecekte bunlara Akdeniz ağustosböcekleri ve cırcır böceklerinin sesleri de katılabilir. Gardner, güneyli türleri taşıyarak İngiliz ormanlık alanlarını sıcak hava dalgalarına ve kuraklığa karşı daha dayanıklı hale getirmemiz gerektiğine inanan ekolojistler arasında yer alıyor.
Bu uygulama “destekli göç” (assisted migration) ya da destekli kolonizasyon (assisted colonisation) olarak adlandırılıyor ve oldukça tartışmalı. Koruma uzmanları uzun zamandır yerli olmayan türlerin getirilmesine karşı çıkıyor. Bunu yapmak, doğaya müdahale etmek anlamına gelir diyorlar ve yerli çevreye büyük zararlar verebilecek istilacı türlerin kazara getirilme riskini taşıdığını ifade ediyorlar.
Ancak diğerleri, bu argümanların ısınan iklimin neden olduğu değişimin hızı ve boyutuyla başa çıkamadığını söylüyor.
Birleşik Krallık hükümetinin çevre denetim kurumu Natural England, destekli göçün nasıl işleyebileceğini incelemek için bir çalışma grubu oluşturdu. Çalışma grubunun bir parçası olan Liverpool John Moores Üniversitesi’nden koruma ekolojisti Sarah Dalrymple, “İlk kez bir şeyleri taşımaktan açıkça bahsedebiliyoruz,” diyor. “Kariyerimin başlarında anlatı hep geçmişteki durumları geri kazandırmak üzerineydi, ancak araştırmalarımda daha bağımsız hale geldikçe bunun imkansız olduğunu fark ettim – artık bunu yapamayız. İklimi o kadar çok değiştiriyoruz ki, biraz daha yaratıcı olmamız gerekiyor.”
“Tüm risklerden asla kurtulamazsınız, ancak hareketsizlikte de bir risk vardır.” Sarah Dalrymple
Bazı bilim insanları belirli türlerin, ülke içinde veya yurt dışından, yüzlerce kilometre kuzeye taşınmasını savunuyor. Kew, iklim açısından en savunmasız türlerin, İberya dişbudağı (Portekiz ve İspanya’dan), Montezuma çamı (Orta Amerika’dan) ve kaşık meşesi (Meksika’dan) ile değiştirilebileceğini öne sürüyor. Güney İngiltere, daha iyi yangınlarla başa çıkan, güney Fransa’nın kuru manzaralarına özgü sert yapraklı çalılar ve küçük ağaçlar ile, aşırı sıcaklarla Birleşik Krallık’a özgü türlerden daha iyi başa çıkabilecek güney Avrupa meşelerine ev sahipliği yapabilir.
Diğerleri, bir kerede birden fazla türün taşınmasını, sadece ağaçların değil tüm ekosistemin nakledilmesi gerektiğini savunuyor. Birleşik Krallık Ekoloji ve Hidroloji Merkezi’nden James Bullock, güney Britanya’da çeşitli Akdeniz tarzı ormanlık alanlar veya çayırlardan oluşan pilot bölgelerin kurulabileceğini ve ardından önümüzdeki yıllarda daha geniş çapta uygulanabileceğini söylüyor.
“Çeşitli ekosistemleri denemek ve hangilerinin iklim değiştikçe iyi tepki verdiğini görmek isteyebiliriz. Bu bir deney.” diyor Bullock, “En büyük zorluk, geleceğin ne getireceğini bilmememiz.” 2050 yılında güney Britanya’da başarılı olan bir habitat, 2070 yılına gelindiğinde artık uygun olmayabilir. “Koşullar değişmeye devam edecek,” diyor Bullock. “Bu sorunları ele almaya başlamalı ve ‘bu biraz tehlikeli’, ‘bu biraz endişe verici’ diyerek bir kenara itmek yerine onları dikkatlice düşünmeliyiz.”
Orman Komisyonu tarafından hazırlanan bir rapora göre, değişen iklim küresel olarak ormancılık için önemli bir sorun: Araştırmacılar, “Hiçbir şey yapmamak, mantıklı bir seçenek değil.” diyor.
Forestry England’dan Stringer, yaygın ağaç hastalığı tahminlerinin “kötümser” olduğuna inanıyor – ancak bir orman içindeki tür çeşitliliğini artırmanın “mükemmel bir fikir” olduğunu söylüyor.
Ticari ormancılar zaten değişime hazırlık yapıyor. Kent’teki Pleasant Ormanı adı verilen bir bölgede, Fransa’daki ana ağaçlardan küçük yapraklı ıhlamur ve gürgen tohumları, İtalya’dan ise bir Akdeniz dişbudağı türü getiriyorlar. Diğer bölgelerde ise daha sıcak ve daha kuru koşullara alışkın oldukları için Fransa’dan sapsız meşe tohumları getirmeyi umuyorlar.
Stringer’a göre, Avrupa’dan yerli türlerin taşınması nispeten güvenli çünkü bu türler birlikte evrimleşmiş. Birçok kuzey Avrupa türü, Manş Denizi olmasaydı doğal olarak Birleşik Krallık’a kolonize olabilirdi. Daha uzak yerlerden gelen türler ise farklı bir ekolojik nişte evrimleştikleri için istilacı olma ve zarar verme olasılıkları daha yüksek.
Beklenmedik Sonuçlar
Birçok doğa korumacı, destekli göçün beklenmedik sonuçları ve geri döndürülemezliği konusunda endişeli. Woodland Trust’tan Andrew Allen, “Ekosistemlerin toptan taşınması geri alınamaz, bu yüzden son çare olarak düşünülmelidir” diyor. “Ormanlık alanlarımızdaki yaban hayatı genellikle yerli ağaçlara bağımlıdır; örneğin, 300’den fazla tür tamamen yerli meşe ağaçlarımıza bağımlı.” diye ekliyor. Allen, yerli ağaçların iklim değişikliklerine uyum sağlamalarına yardımcı olmayı, doğal yenilenmeyi teşvik etmeyi, mevcut ormanlık alanları genişletmeyi ve birleştirmeyi ve arazi sahiplerini ormanlarının sağlığını iyileştirme konusunda desteklemeyi önceliklendirmemiz gerektiğine inanıyor.
“İklim değişikliği, zamanla bazı ormanların yapısını değiştirecek. Bu, dünyadaki başka yerlerden türleri ormanlarımıza eklememiz gerektiği anlamına gelmez,” diyor.
Destekli göç fikri ilk olarak 1980’lerde ortaya atıldı, ancak yirmi yıl sonra daha kapsamlı tartışılmaya başlandı. Bu alandaki araştırma eksikliği ve türlerin yer değiştirmesine karşı uzun süredir devam eden endişe nedeniyle, destekli göçün sonuçları hâlâ büyük ölçüde bilinmiyor. Özellikle ekosistemlerin toptan taşınması gibi daha aşırı öneriler için güvenilir vaka çalışmaları çok az.
Haber: Phobe Weston – The Guardian
Kapak Fotoğrafı: Louise Jasper
Çeviri: Özlem Gürtunca