GDO ve pestisitler soframıza “doğal” yollarla geliyor!
Herhangi bir ürünün etiketinde “doğal” terimini okuduğumuzda o ürünün müdahale edilmemiş, katkısız, sağlıklı olduğunu düşünüyoruz. Ancak ne yazık ki durum hiç de bizim düşündüğümüz gibi değil. Doğallıkla ilgisi bile olmayan birçok ürün “doğal” etiketiyle satılabiliyor ve soframıza gelebiliyor.
Peki ne demektir “doğal”? Bu terimin bizi sürüklediği yanılgılar nelerdir? Buğday Derneği Genel Müdürü Batur Şehirlioğlu anlatıyor…
Gıda etiketlerini düzenleyen yönetmelikte belirtilen “doğal” tanımının tüketiciyi yanıltan bir içeriğe sahip olduğunu söylüyorsunuz. Neden?
Batur Şehirlioğlu: Burada bahsi geçen Türk Gıda Kodeksi Gıda Etiketleme ve Tüketicileri Bilgilendirme Yönetmeliği. Hatta bu yönetmelik çerçevesinde hazırlanmış olan “Türk Gıda Kodeksi Gıda Etiketleme ve Tüketicileri Bilgilendirme Yönetmeliği Hakkında Kılavuz”. Bu kılavuzda “doğal” teriminin gıda etiketlerinde kullanılmasına yönelik bir madde var. Bu maddede, bir ürüne “doğal” denebilmesi için tek bir bileşenden oluşması gerektiği söyleniyor. Yani aroma, katkı maddesi gibi ilavelerin kullanılmaması gerektiği belirtiliyor. Fiziksel, enzimatik veya mikrobiyolojik işlemler dışında herhangi bir işleme tabi tutulmamış olması gerekir diyor. Yani fiziksel, enzimatik ve mikrobiyolojik işlemler olabilir diyor. Ve bunun tabi bitki, mantar, hayvan, mikroorganizma veya mineral kaynaklı olması gerektiğinden bahsediyor. Ve buna örnek olarak da UHT süt, pastörize süt, siyah çay, bitki çayları, yumurta, bal, kahve ile taze, kurutulmuş ve dondurulmuş meyve-sebze ve hatta yoğurdu göstererek bunlara “doğal” etiketi vurabilirsiniz diyor.
Peki Türk Dil Kurumu’nun “doğal” tanımı nedir?
Batur Şehirlioğlu: TDK’dan önce, demin bahsettiğim Kılavuz’un kendisine ek olarak hazırlandığı yönetmeliğin ilk maddesi, yani amaç maddesi bakın ne diyor: “Bu Yönetmeliğin amacı, algı farklılıkları ve bilgi gereksinimleri dâhil gıda hakkında bilgilendirme açısından tüketicilerin üst düzeyde korunmasına ilişkin kuralları belirlemektir.” Yani yönetmeliğin kendisi algı farklılıkları ışığında tüketicilerin korunmasından bahsediyor. Gelelim TDK’ya, TDK diyor ki, “doğal”, doğada olan, doğada bulunan, doğada rastlandığı gibi, doğaya uygun olan, doğa güçlerine, kurallarına uyan, tabii, natürel, kendiliğinden olan, insan eliyle yapılmamış, yapay karşıtı anlamlarına gelir. Bu zaten, halk arasındaki algılanış biçimi. İnsanlara sorsak “doğal” ürün nedir diye, ilk akla gelen doğadan toplanan ve yenen, mantar, kekik vb. ürünlerdir. Algı bu şekildedir. Oysa bahsettiğimiz Kılavuz, insan eliyle müdahale edilmiş ürünlerde “doğal” demenin önünü açıyor. Dolayısıyla bu mevzuat, çok açık şekilde tüketiciyi yanıltabilecek bir zemin hazırlıyor.
Bu yanılgı sanırım halkın zihnindeki ve TDK’nın tanımladığı ve halkın bildiği “doğal” ile Kılavuz’daki tanımın örtüşmemesinden kaynaklanıyor değil mi?
Batur Şehirlioğlu: Tabii. Şimdi üretici firmalar ne yapacaklar? Üretici firmalar bu mevzuata dayanarak yoğurtun, sütün, balın üzerine “doğal” yazabilecek. Bunun artık mevzuata göre dayanağı var. Oysa “doğal” dendiğinde halkın zihninde insan eli değmemiş, yapay olmayan bir ürün algısı oluşuyor. Aynı kekik, mantar gibi doğadan toplanan ürünlerde olduğu gibi.
Peki doğal ürünlerin bir standardı var mı?
Batur Şehirlioğlu: Doğal ürünlerin bir standardı yok. Zaten bu yönetmelik ve kılavuz paketli ürünler için. Bir de tabii gıda sektöründe birçok işletmenin ürünlerini doğal diyerek sattığını görüyor, duyuyoruz. Bunun hiçbir yasal standardı, kalite güvencesi, kontrolü, sertifikasyonu, mevzuatı yok; tamamen güvene dayalı. Burada sıkıntı, paketli ürünlerde de firmaların bu ürünlere “doğal” etiketi basarak satabilmesinin önünün açılması. Bu da bir Kılavuz ile ifade edilmiş. Kılavuz asla bir yönetmelik değil. Bir standardı da yok, üstelik çok detaylı olan konuları yüzeysel olarak geçerek muallakta bırakmış. Hatta bakın, tanımda da şu ifade var: “Doğal yapısında önemli bir değişikliğe sebep olmayacak herhangi bir işlem uygulanmamış gıdalar…” “Yapısında önemli bir değişiklik” ne demek tam olarak? Bu oldukça belirsiz bir ifade.
Bir de şöyle bir çelişki var. GDO’lu yemlerle beslenen hayvanların ürünlerinde ya da pestisitli sebze meyvelerde de “doğal” yazılabiliyor. Değil mi?
Batur Şehirlioğlu: Tabii. Bizim itiraz sebebimiz de tam olarak bu. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından hayvancılıkta kullanılmak üzere GDO’lu soya ve mısır içerikli yemlerin ithalatına izin verildi. Bu hayvanlar GDO’lu gıda ile besleniyor. Ama bu hayvanlardan elde edilen ürünler; süt, yoğurt, yumurta “doğal” denerek satılabiliyor. Burada çok ciddi bir çelişki var.
Başka bir örnek verelim. Dünya Sağlık Örgütü, fareler üzerinde bir araştırma yaparak glifosatın kansere yol açtığını belirlemiş ve glifosatın insanlar da için de muhtemel kanserojen olduğunu açıklıyor. Ama biz glifosatlı meyve sebzeyi, kurutulmuş, dondurulmuş ya da paketli olarak “doğal” diyerek satabiliyoruz. Bunlar gerçekten tüketici hakları açısından çok olumsuz bir tablo koyuyor ortaya. Tüketici yanıltıcı ifadeler bunlar.
Peki biz tüketici olarak, etiketlerde yazan bu “doğal” ibaresine kanmamak için neye dikkat etmemiz gerekiyor?
Batur Şehirlioğlu: Türkiye’de gıda ürünleri yasal mevzuat gereğince 3 gruba ayrılıyor. Satılan ürünler de bu gruplardan birine dahil olmak zorunda. Yani ya konvansiyonel ürün, ya iyi tarım ürünü ya da organik ürün olmak zorunda. Organik ve iyi tarımın kendi mevzuatları var. Bu mevzuat çerçevesinde bakanlıkça yetkilendirilmiş kontrol ve sertifikasyon kuruluşları tarafından denetleniyor ve bu ürünler etiketlerinde “organik” ya da “iyi tarım” ibaresiyle satılabiliyor. Ama bu grupların dışındaki bir ürüne “doğal” etiketi verdiğinizde, bu organik ürünü çağrıştırabiliyor ve insanları yanıltabiliyor.
Aslında Kılavuz’un bütünü oldukça titiz hazırlanmış ve çok yerinde kurallar, yasaklar koyuyor. Mesela %100 Doğal gibi tanımlamaları yasaklıyor. Ya da bir margarin reklamında yayık görseli kullanılmasını, tereyağını çağrıştıracağı gerekçesiyle yasaklıyor. Ama aynı titizlik “doğal” terimini kullanılmasıyla ilgili bölümde ne yazık ki yok. Biz bu bölümün tekrar gözden geçirilip, uyarılarımız çerçevesinde düzeltilmesini talep ediyoruz. Bu talebimizi Tarım ve Orman Bakanlığı’nın ilgili müdürlüğüne yazılı olarak ilettik, onlar da konuyu inceleyeceklerini söylediler. Ama biz bu durumun muhakkak düzeltilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Buğday Derneği olarak bir imza kampanyası başlattınız. Bu kampanya ile hedeflediğiniz şey nedir?
Batur Şehirlioğlu: Başlattığımız imza kampanyası ile “doğal” teriminin gıda etiketlerinde pazarlama malzemesi olarak kullanılmasının yasaklanmasını talep ediyoruz. Biz bu konuda görüşlerimizi zaten Bakanlık’a iletmiştik, ama bunun daha fazla dikkate alınması için imza kampanyası başlattık ve sesimiz çoğaltıp güçlendirmek, kamuoyunu da bu konuda bilgilendirmek istedik. Topladığımız imza sayısı şu an 50 bini aşmış durumda. Sağlıklı, güvenilir gıda talep eden herkesi kampanyamıza destek olmaya çağırıyoruz.
Şuradan kampanyamıza imza verebilirler: Change.org/Dogal