ENGLISH
DESTEK OL!
Gönüllü Ol
HABERLER

Geleneksel kültürümüzde tohum saklama

Yayınlanma Tarihi: 28 Şubat 2019
Geleneksel kültürümüzde tohum saklama

Solmaz Karabaşa, yerel tohumların saklanması, seçilmesi ve ekilmesine ilişkin geleneksel bilgileri bir araya getirerek, eşsiz bir kaynak sunuyor.

Yazar: Solmaz Karabaşa

Tarım, insanın “birincil” ihtiyacı olan beslenmenin karşılanmasına dönük bir faaliyet olduğundan çok önemli ve hayati bir nitelik taşır. Ancak bugün geldiği noktada tarımsal faaliyet, gerek faaliyetin organizasyonu, gerekse de ürettiği ürünler açısından hayatı tehdit eder hale gelmiştir. Yoğun kimyasal kullanılarak, genetiği değiştirilerek üretilen ürünler, besine ulaşamama riski vb. bu tehditlerin başında gelmektedir. Bütün bu riskler, geleneksel kültürdeki tarıma daha çok dikkat vermemizi gerektirmektedir. (Geleneksel kültürün sürdürülebilir nitelikleri için bkz. Karabaşa, 2007)

Geleneksel kültürümüzde tarım, bütün bir yaşam biçiminin üstünde şekillendiği temel faaliyettir. Tarımsal faaliyetin temeli olan tohum ise yaşamı içinde sakladığından ve yaşamın sürdürülebilirliği onun yeşermesine bağlı olduğundan halk kültüründe azami özen görür.

Tohumla ilgili olarak özen gösterilmesi gereken üç etkinlik vardır:

1.TOHUMUN SEÇİLMESİ

Tohumlar elde edilen ürünün en iyilerinden seçilerek ayrılır, içindeki istenmeyen tohumlar ayıklanır, temizlenir. Ancak günümüzde tohum satın alınması gittikçe yaygınlaşmaktadır. Ekilen ekin içinde kendiliğinden biten diğer tahıl türlerine ekinin azması adı verilir. Örneğin; arpanın içinde yulaf azması var gibi. Eğer ekilen buğday tohumluk yapılacaksa, içindeki çavdar azması, tarladayken kesilerek ayıklanır (çavdarın boyu daha yüksek olur). Tohuma bırakılan sebzeler dalında bırakılır, iyice olgunlaştıktan sonra koparılır, tohumu alınır, kurutulur.

Bu yıl dikilen lahananın üstünden kış geçerse ertesi yıla tohumluk olur. Tohum çıkarmış lahanaya oka çıkmış denir. Yazın temmuz ayında tohumu alınır. (Ulus/Bartın)

Tohumluk için soğanın iri ve düzgünleri seçilerek, ayrı bir yere ekilir. (Sungurlu/Çorum)

Patates tohumu seçilirken tek gözü olanlar seçilir. Çok gözlü olan iyi olmaz. (Mustafapaşa/Nevşehir)

Bazen tohum ekmeden de ürün alınır. Örneğin bazı sebzelerin önceki yıldan tohumu tarlada kalır, bu durumda kendiliğinden biten bu bitkiler tarla müsaitse muhafaza edilir, çünkü ilk önce onlar olgunlaşır ve erkenden yenir.

Anlatı: Adam mahsulü (kabuklu bir yerli tahıl türü) soymuş ekmiş, buğday olacak sanmış, gene mahsul olmuş. “Hay cinsini s..tiğim gene cinsine çekti” demiş. (Ladik/Samsun)

2. TOHUMUN SAKLANMASI

Tohumluğun bir sonraki yıla kadar en iyi koşullarda saklanması gerekir. Ürünü saklamak için Anadolu’nun farklı yerlerinde farklı uygulamalar hayata geçirilmektedir. Örneğin çok yağmurlu Karadeniz’de direkler üzerine yapılmış serenderler, diğer pek çok yerde ambarlar, kimi yerlerde de kuyular (patates, kestane gibi ürünler toprakta), kaya oyukları kullanılırken meyveler evin tavanlarında, hayatında asılarak saklanır. 

Tahıl en yaygın biçimde ambarlarda saklanır. Ambarlar üstüne özel olarak çatı yapılmış halde dışarıda veya geleneksel mimarisi iki katlı olan evlerin alt katında yer alır. Ambarların içinde gözleri (bölmeleri) vardır. Her bir bölmeye un veya dene konabilir. 

Ambarlar (hambar) kalastan geçirmeli yapılır. Genelde kapasiteleri 10-15 tonluktur. Ev içindekiler sandık gibi ve 150 yarımlık (1,5 tonluk) olur. Ancak bunların ağızları dar olduğundan pek tercih edilmezler. Ambarlara buğday doldurulduktan sonra iki parmak kalınca yaş ceviz yaprağı konur. (Nallıhan/Ankara)

Buğday ambara yerleştirilmeden önce böceklenmesin diye dibine deli incirin yaprakları serilir. (Bayramiç/Çanakkale)

Ekinin iyice kurutulduktan sonra ambara konması gerekir. Bir önceki seneden buğday kalırsa, yıkanır, kurutulur sonra yeniden ambara doldurulur. Bit olmasın diye ambarlar sıcak suyla yıkanır. (Ladik/Samsun)

Harmandan getirilen ekin önce yaygılarda serilir, kurutulur sonra akşamüzeri serinde ambarların gözlerine doldurulur. Buğday günletilmeden ambara konursa bitlenir. Ambarlara mısır ve fasulye de konabilir. Ambarlarda rutubet olmaması için hava alan tarafına tel takılır. (Pınarbaşı/Kastamonu)

Ambarda saklanan darı böceklenmesin diye altına, üstüne incir yaprağı döşenir, tuz atılır. (Köprülü Kanyon/Antalya)

Ambara konan fiğ bitlenmesin diye arasına ceviz yaprağı konur. (Sungurlu/Çorum)

Ambarların yerini bazı bölgelerde kaya oyukları, kuyular almıştır.

Orta Anadolu’nun bir sulak alan kıyısında olan yerleşimlerinde ürün, yaygın olarak zahraselesi’nde saklanmıştır. Zahra selesi 50 çinik (1 çinik buğday 7 kilo gelir) buğday kapasitelidir. Zahra selesi toprak evlerde hububatı fare gibi zararlılardan korumanın en güzel yolu olmuştur. Bu seleler 1,5 – 2 m boyunda ve kapaklı yapılmıştır. Yapımında kındıra ve topak berde kullanılmıştır. (Sultan Sazlığı/Kayseri)

Bölgede bugün artık geleneksel tipte evler yapılmadığından bu zahra selelerine de ihtiyaç kalmamış ve kullanılmaz olmuştur. Bütün sebze tohumları bez torbalarda saklanır. Kimi bölgelerde tohumlar odun külü ile karıştırılır. 

Tohum torbalarının ağızları büzülür, hayatlardaki (evin giriş bölümü) çengellere takılır. (Ladik/ Samsun)

İçinde tohum olan bez torbalar ambarlara da asılabilir. (Pınarbaşı/Kastamonu)

Karnıkara (fasulye türü), börülce kabak kırığına (su kabağından elde edilen kap) konur. Çeşitli amaçlarla kullanılan kabaklar kırılıp su sızdırır hale geldiyse atılmayıp saklama kabı olarak kullanılır. (Köprülü Kanyon/Antalya)

İnanışsal Pratikler

Hızır ambara da uğrasın diye Hıdrellezde mayalanan yoğurt ambarın üstüne konur. (Ladik/Samsun)

Ambarın dibini süpürmezler, bereketi dibinde kalsın, arkası kesilmesin diye. (Ladik/Samsun)

Ambarın dibinde yarım ölçek, bir teneke bırakılır, bereketi gitmesin diye. (Ladik/Samsun) 

Ekin bitince ambarın dibini süpürgeyle süpürmeyin, süpürge toplar gider derlermiş. Çorap çulu gibi bir şeyle süpürürlermiş. (Nallıhan/Ankara)

Kertikli, çizgili, yazılı gibi taşlar bereket taşı olarak görülür ve ambara mahsulün içine konursa mahsulün eksilmeyeceğine inanılır. (Köprülü Kanyon/Antalya)

Ürün bereketli olsun diye; ilkbaharda ilk gök gürlediğinde hemen ambarın kapağı açılır, üç kulvallah okunur, içine taş atılır. Bir de ambara Kurban Bayramı’nda köy odasından gelen ekmek konur, bir yıl bekler, dualı olduğu için bozulmaz, bereket getirir. (Pınarbaşı/Kastamonu)

3. TOHUMUN EKİMİ

Tohumun yeniden ekimi esnasında gerek toprağın tavı, gerek zamanı gibi gerekli uygun koşullar kollanır ve ekimi buna göre yapılır. Tohum eskiden elle ekilirken, günümüzde daha çok makine ile ekim yapılmaktadır.

Toprağın Tavı

Toprağın tavını anlamak için eline bir avuç toprak alır sıkarsın, birbirine yapışıyorsa tav uygun değil demektir, ekim yapılmaz, değirmende öğütülen hayvan yemi gibi ise tavı gelmiş demektir. (Sungurlu/Çorum)

Ekimin Yapılışı

Tahıl tohumu boyuna takılan heybe ile saçılır. Kadın da erkek de ekin ekebilir ama genelde erkekler ekini, kadınlar sebzeyi eker. Ekin ekmeyi her erkek de bilemeyebilir, o zaman başkasından istenir. Ekin ekmedeki marifet tarlanın her yerine dene düşürmektir. Yani tarlada boş yer kalmayacak. (Nallıhan/Ankara)

Tohumluk buğday önce odun külü ile karıştırılır, tarlaya bu şekilde saçılır. (Bayramiç/Çanakkale) 

Tohum saçmak çok önemlidir. Genellikle eli çok iri, çok alan kişi saçması gerekir. (Sungurlu/Çorum) 

Tohumu düzgün saçabilmek için tarla evleklere bölünür. Bir evlek on metre olur. Ortadan gidersin, beş bir tarafta, beş bir tarafta kalır. (Sungurlu/Çorum)

Bizim burdaiki el gider: Bir yol ekilir, tekrar aynı yerden bir kez daha gidilir. Yani başka yerlerde bir defa gitmek yeterlidir. Ancak burada (Ladik) yetmez çünkü ya çürür, ya da don keser. Ekim ayında soğuklar gelmeden ekersen ve ekin gündönümüne (12. ayın 12sine) kadar toprağın üstüne çıkarsa o ekine bir şey olmaz. Tohum saçıldıktan sonra tarlanın üstünden tırmık, sürgü ya da çok eskiden karamık tikeni ile geçilir. Bu şekilde hem kesekler iyice hallolmuş olur, hem de tohum toprağa karışarak sıkıştırılmış olur. Eskiden tarlanın keseklerinin iyice hallolması için sabah ezanı tarladan koyun sürüsü geçirilirmiş. (Ladik/Samsun)

Ekim öküzle yapılıyorsa 1 dönüme 1 yarım (1 yarım 8 kilodur) saçılır. Traktörle 1 dönüme 2,5 yarım saçılır. Buğday her adımda bir avuç saçılır. Arpa biraz sık ekilir. Birkaç kişi birden ekim yapıyorsa en kenardaki ayağı ile işaret yapar. Bir kişi 2-2,5 m’lik bir alan götürür. Tarlanın eskiden beri ekilegelen bir tohum miktarı vardır. Buna göre önce ekilir, bu miktara ulaşılmamışsa gereken tohum üstüne yeniden saçılır. (Nallıhan/Ankara)

Dönüme iki çinik (16 kilo -bir çinik 8 kilo-) tohum atılır. Tarlanın iyi ya da kötü oluşuna göre ne kadar tohum atılacağı değişir. “Toprak insanoğluna benzer. Bi insanoğlu zayıftır, hali gücü yoktur, mesela 30 kiloyu götürür, bir güçlü insanoğlu da neyi götürür, 100 kiloyu götürür”. Yani güçlü tarlaya çok tohum atılır. (Sungurlu/Çorum)

Ekim Zamanı

Halk takvimi yerel iklimsel koşullara bağlı olarak oluşturulduğundan, Anadolu’nun hemen her bölgesi için farklılık gösterir. Dolayısıyla da her ürünün, her bölgeye göre değişen bir ekim takvimi vardır.

Ekin, ekim ayında, ayın eskisinde ekilir. (Nallıhan/Ankara)

Eğer tarlanın tavı yakalanamazsa eskiden baharda da ekim yapılırmış, ancak günümüzde bu verimli bulunmamaktadır. Mayıstan sonra ekilen darıdan, kocasından sonra kalkan karıdan hayır gelmez (Köprülü Kanyon/Antalya)

İlk önce ince tohumlar (marul, maydanoz gibi küçük tohumlular) ekilir. İnce tohumlar özel olarak yapılmış ocaklara dikilir. Mesela son cemrede (martta) biber, domates, pazı, (biber domates arasına pazı ekilir) mancar (pazı), pırasa, sarımsak ekilir, bunlar nisan-mayıs aylarında fidelenir (başka yere alınır). Fideleme işlemi akşamdan, serinde yapılır. Sarımsak yerinde kalır. Kabak ve salatalık mayısta ekilir. Ama önceden nisanda çile konur. Bunun için kemrenin (hayvan gübresi) yanmış olanından tenekeye bir kısım konur, içine salatalık tohumu karıştırılır, sobanın yanına bırakılır. Arada bir kurumayacak şekilde ıslatılır. Bu bir hafta on gün içinde çillenir. Sonra karığa dikilir. Kabak sık ekilirse tepesine çıkar, dökmez. Seyrek ekilmelidir. Bir kuyuya üç tane atılır. Bir de kabak tefek atıp yayılacağından bostanın ortasına değil kenarına dikilir. (Pınarbaşı/Kastamonu)

Mısır da dalları olduğundan bahçenin kenarlarına bir sıra halinde ekilir. (Sungurlu/Çorum)

Ocak ayının eskisinde kara mancarın tohumu ekilir (Ulus/Bartın)

Pakla havya çiçek açınca ekilir. (Mustafapaşa/Nevşehir)

Ay çıkmadan, anasının karnındayken yenisi olur. O zaman ekim yapılmaz, 6-7 gün sonra ekilir. (Ulus/Bartın)

Bütün tohumlar ayın eskisinde ekilir. Fasulyenin ekimi Hıdrellezden on gün önce veya on gün sonra yapılır. Hıdrellezde ekilirse tezeneği(haşere türü)basar denmektedir. Fasulye ekimi için işaret yemişen çiçeğidir. Yemişen çiçek açıp da solunca fasulye ekilir. Eğer yemişen çiçekli iken ekilirse döl vermez. Fasulyenin ekimi salı gününe denk getirilir, o gün ekilince salkım olurmuş. Gene fasulye ve mısır deli günde (pazar) ekilirse iyi olurmuş. Bir başka kaynak kişiye göre de o gün bir iş yapılırsa ters gider. İyi sayılmaz. (Pınarbaşı/Kastamonu)

Hıdrellezden sonraki bir haftada, bir başka ifadeyle mayısın ilk giriminde, ilk üç gününde mısır ekilirse koza çıkarmayacağına inanılır. Çünkü bu tarihler acı tav zamanıdır. (Bir de eski Kasım’ın 30’undan 35’ine kadar da acı tav, çürük tav vardır.)

Hıdrellezde yer hasta olurmuş, o yüzden Hıdrellezde ekim yapılmaz. (Ulus/Bartın) Mısır ekilmez, öküz koşulmaz ama bir gün evvel yeri hazır olursa o gün fasulye, domates, biber dikilebilir, dökümü güzel olur. Hıdrellezde iş yapmaktan kaçınılmasına rağmen o gün dikilen fasulyenin, salatalığın çok dökeceği yönünde de inanışlar vardır. Bunun sebebinin -Sivas’taki pratiklerden yola çıkarak-yine bir sağaltım beklentisi olabileceğini söyleyebiliriz. Sivas’ta kutlanan hıdrellez bayramının yerel adı Eğrilce’dir ve o gün toprağa özellikle fasulye dikiler, böylece insanlara, hayvanlarına gelecek bütün hastalıkların, eğriliklerin dikilen fasulyelere gitmesi istenir.

İnanışsal Pratikler

İlk ekini ekmeğe gittiğimiz günrahmetlik anam helva bulardı. (Ladik/Samsun)

Helva pekmezle ya da şekerle yapılır, ilk rast gelene verilir (o da Allah rast getirsin, bol versin der), öküzlere yedirilir, tohuma katılır, bir kısmı da yenir. “Bin ekiyom deli deli, Allah versin dolu dolu” denir ekmeye başlanır. (Ladik/Samsun)

Ekin ekerken, öncelikle “kurda, kuşa, ihtiyaç sahiplerine ver, benim de ömrüm varsa çoluk çocuğuma, hayırlı bol rızıklar ver” diyerek başlanır. Ekinin elle ekildiği zamanlarda “önce kurdun kuşun nasibine, sonra insanların nasibine” gibi sözlerle ekime başlanırmış. (Nallıhan/Ankara)

Mısır ekimi için: “Kasım 100, saban boyunduruğu düz”(halk takvimindeki Kasım’ın girişinden itibaren yüz sayılır ve ekime hazır olunur), “Kasım 110, tarlaya kon denir.” (Ulus/Bartın)

Bahçeye tohum atmadan komşuya tohum verilmez (evin bereketi kaçmasın diye). Bahçeye ilk olarak tatlı bir yiyeceğin tohumu atılır, biber gibi acı şeylerin tohumu atılmaz (ağzımızın tadı kaçmasın diye). Aybaşılı kadın tohum atmaz, fidan dikmez (ürünün bereketi kaçmasın diye). Yılbaşı gecesi eve öküz çıkartılır; öküz eve girerken sağ ayağını atarsa o yıl bereketli geçer. (Rize)

Yılbaşı gecesi evin kadını fasulye tanelerini, evin duvarlarına fırlatır (evde bolluk bereket olsun diye). (Rize)

Ekici ol da bilici olma.(Ulus/Bartın) 

Anlatı: Aşağı Çamlı’da bir kişi Hıdrellez günü öküz koşmuş ve taban yapıyormuş. Tabanın üstüne de bir taş koymuş. O taş gökyüzüne fırlamış ve çatlamış. (Ulus/Bartın) 

Görüldüğü üzere geleneksel kültürde tohumla ilgili bütün bu süreçlerde, öncelikle binlerce yılın deneyim ve birikimine bağlı olarak edinilmiş olan halk bilgisi yardıma koşmaktadır. Ancak söz konusu olan hayatın devamlılığı olduğundan doğaüstü güçlerin de her ihtimale karşın kontrol altına alınması gerekmektedir.

Bunun için bir dizi inanışsal pratik de uygulamaya konulmaktadır. Ancak günümüzde sürdürülebilirliği yerelliğine bağlı olan tarımsal faaliyetin, en önemli unsuru olan yerel tohumlar başta olmak üzere, bunların bilgisi, saklama yöntemleri ne yazık ki unutulmaktadır. Dahası makineleşme ve yeni tohumlar nedeniyle bu bilgiler geçerliliğini de yitirmektedir. Buna karşı durmak gerekliliği yok mudur, yoksa buna olanak mı yoktur?

Yazar: Solmaz Karabaşa

Etiketler: ,

1 adet yorum var

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Paylaş