İnsan-orman ilişkisi değişimi yangınlara ortam hazırlıyor
Fotoğraflar: Aykut İnce – OGM
Ormanlık alanlarda ve yakınlarında artan yapılaşma, insan-orman ilişkisindeki değişim iklim krizi ile birlikte ormanları yangına elverişli hale getiriyor. Her yıl artan orman yangınlarının sebeplerini ve yangınları önlemenin yollarını Ormandaki Ateş kitabının yazarı, orman araştırmacısı ve gözlemcisi, doğa fotoğrafçısı Aykut İnce’den dinledik.
Son yıllarda ülkemizde ve dünyada artan orman yangınları yaşamı tehdit eden başlıca sorunlardan biri haline geldi. İklim değişikliği sonucu yaşanan kuraklık ve nem düşüşlerinin daha da tetiklediği yangınlar gün geçtikçe daha yıkıcı hale geliyor.
Objektifiyle orman yangınlarının izini süren doğa fotoğrafçısı Aykut İnce, Ormandaki Ateş kitabı ile yangınların nasıl gerçekleştiğini, yangının orman için anlamını, ekosisteme etkisini ve orman yangınına tanıklık edenlerin hikâyelerini anlatıyor. Prof. Dr. Ertuğrul Bilgili, Prof. Dr. Alper Hüseyin Çolak, Prof. Dr. Ömer Küçük, Prof. Dr. Tuncay Neyişçi, Prof. Dr. Bülent Sağlam, Doç Dr. Süleyman Çoban, Dr. Yasin İlemin ve Mustafa Kılıç’ın sunduğu katkılarla, yangınların önlenmesinden yangın sonrası ekosistem onarımına kadar geniş bir yelpazede, uzman görüşlerine de yer verilen kitap yangınla ilgili sorulara bilimsel yanıtlar sunuyor.
Aykut İnce kitabı yazma sebeplerini şu sözlerle anlatıyor:
“Özellikle orman yangınları sırasında, sonrasında yapılan yorumlar bu konuda ciddi bir kafa karışıklığının olduğunu gösteriyordu. Kamuoyunun orman yangınları konusunda bilgilendirilmesi gerekiyordu. Bilgi eksikliğinden kaynaklanan yerleşik yanlış inançlara sahip insanlara akademik dilin dışında bir anlatım gerekiyordu. Bu nedenle orman yangınlarını bütün yönleriyle onların anlayabileceği ve okuyabileceği bir dille anlatmaya çalıştım.”
Aykut İnce’nin sunduğu veriler, gün geçtikçe artan ve daha yıkıcı hale gelen yangınların nedenlerine ve çözüm önerilerine daha yakından bakmamızı sağlıyor.
“2021’de Türkiye’nin farklı bölgelerinde yaşanan büyük yangınlar ne yazık ki günümüzde yaşanan yangınların acı örneklerinden birisi oldu. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün kayıtlarına göre, 2021’de yaşanan yangınlardan önceki üç ayda (Mayıs, Haziran, Temmuz) Manavgat’ta metrekareye sadece 2 kg yağış düşerken Marmaris’te bu miktar metrekareye 1,8 kg olarak kaydedildi. Bu yetersiz yağış, kavurucu sıcaklarla birlişince toprağa bile düşmeden buharlaşmış olmalı. Oysa Marmaris’te aynı aylara ait uzun yıllar yağış ortalaması metrekare başına 32 kg idi.
Yangınların yaşandığı günlerdeki %8 civarındaki rutubet ve 40 derece civarındaki sıcaklık toprağı, ormanda döküntü halinde bulunan tüm dal, yaprak, devrik gövde vb. yanıcı malzemeyi neredeyse tamamen kurutuyor. Hatta sadece ölü örtüyü değil canlı yapraklarda ve dallardaki su miktarının da azalmasına ve yanıcılığın artmasına neden oluyor. İnce yanıcı materyaller bu kadar kuru olmasaydı, yani daha fazla su barındırıyor olsaydı ortaya daha az enerji çıkacak, yangınlar bu derece yıkıcı olmayacaktı.”
Yangınların artma sebebi insan faaliyetleri mi?
Aykut İnce, yüksek sıcaklık, düşük nem ve rüzgâr birleşiminin yangınların temel nedenini oluşturduğuna dikkat çekiyor. Ancak özellikle düşük nem ve rüzgâr yangının etrafa yayılmasında öne çıkan faktörler olsa da İnce, yangınların tek sebebinin artan sıcaklıklar, yetersiz yağışlar, dolayısıyla iklim krizi olmadığını söylüyor ve ekliyor: “İnsan faaliyetleri, orman içi yapılaşmadaki artış, orman köylerinin boşalması, orman yangınlarının çıkmasına zemin hazırlayan şartların oluşmasına yol açıyor.”
1960’larda başlayıp 80’lerden sonra hızlanan kentleşme ve göç ile birlikte köylerin boşalması da yangınlara zemin hazırlıyor. Aykut İnce orman-insan ilişkisindeki değişimlerin yangınlardaki rolünü şöyle aktarıyor: “Hayvancılık ve tarımla uğraşan orman köylüsü ormandan yararlanırken kırık dökük ve devrik ağaçları ormandan çıkarıyordu. Orman altındaki diri örtüyü otlatma ve diğer müdahaleler ile ortadan kaldırıyordu. Hayvanlar her türlü çalı ve fidanı yiyorlar, ormanda gezerken toprağı eziyor ve zeminin sertleşmesine yol açıyorlardı. O zamanlar ormanla iç içe yaşayan insanlar (tahribatı) yangını engelliyordu.
Binlerce yıl devam eden insan tahribatıyla ormanlarımız doğal yapısından uzaklaşmış, seyrekleşmiş, tür yapısı değişmiş, kapalılığı azalmıştı. Köylerin boşalmasıyla ormanda yaşanan değişim yangınların lehine oldu. Orman tipine göre farklılık arz etmek kaydıyla dökülen tohumlardan gelen fidan ve çalılar orman içi boşlukları kapladı ve etrafına doğru ilerledi. Eskinin boşlukları ve tarlaları, kolayca başlayan yangınların hızla ilerlemesinin nedeni haline geldi.”
Genç orman kolay yanar!
Gerek orman dışı, gerek orman içi veya bitişiğindeki boş sahalarda gerekse de üretim ve yangın sonrası kesim yapılan yerlerde yapılan ağaçlandırmalar sonucu ormanlarımız artık daha genç. Aykut İnce “Artık daha kolay tutuşabilen ormanlar ve zor söndürülen yangınlar söz konusu” diyor. Ancak sadece ormanlar değil, insanın orman ile ilişkisi de değişti. İnce bu değişimin sonuçlarına dikkat çekiyor:
“Artık ‘ormandan yararlanarak yaşayan köylüler’ değil ‘orman içinde oturan insanlar’ var. İlişkileri de köylülerin orman ile kurduğu ilişkiden çok farklı. Örneğin orman işletmeleri kesim yapacak orman köylüsü bulamaz oldu. Hayvancılık çoğu yerde çok azaldı veya tamamen bitti. Ege ve Akdeniz’de yangından anlamayan yeni bir köylü karakteri türedi. Orman içi veya bitişiği siteleri, tarla kenarına konulmuş konteyner vb. yapıları birçok yerde görmek mümkün.
Rüzgar Enerji Santralleri (RES) ve Güneş Enerji Santralleri (GES) ormanlık alanların içine giriyor. Ormanların içine çekilen enerji nakil hatları ciddi yangın nedenleri arasında. Artan turizm faaliyetleri de yeni yerleşim yerlerinin kurulmasına ve dolayısıyla yeni enerji nakil hatlarının kurulmasına yol açıyor. Bütün bunlar yangınları kaçınılmaz hale getiriyor.”
Orman yangınlarını nasıl önleyebiliriz?
Yangınların sebeplerini ve bu sebepleri oluşturan koşulları anlatan Aykut İnce, yangınların zararını azaltmak için önerilerini şöyle sıralıyor:
- Orman tarihi çalışmalarına hız vermeliyiz. Geçmişteki ormanların tür dağılımını ve bunun yangınsallığını ortaya koymalıyız. Yangına dirençli bazı türler insan etkisiyle ormandan uzaklaşmış. Ege ve Akdeniz ormanlarıyla ilgili tarihi metinlerde sıkça bahsedilen meşe ve servi türlerinin yoğun rağbet görmesi nedeniyle ormandaki karışımdan çekildiğine dair çalışmalar var. Yeni kurulan ormanlarda sahanın, toprağın ve iklimin uygun olduğu yerlerde o yörede bulunan yangına dirençli türler uygun miktarda kullanılmalı. Restorasyon kaygılı yaklaşımlar önceliğimiz olmalı.
- Yangın riskinin çok yüksek olduğu ormanlık alanlarda yanıcı madde miktarının azaltılması gerekiyor. Bunun klasik “orman bakımı” tedbirleriyle başarılması zor ve pahalı. Milyonlarca hektar ormanlık alanın içindeki kırık dökük ince materyalin çıkarılması, dalların budanması neredeyse imkânsız. Bu nedenle geçmişten bu yana uygulanan klasik bakım tedbirlerinin dışına çıkılmalı. Tehlike arz eden, korunma öncelikli yerlerde yangın sezonu öncesinde denetimli yakma ve denetimli otlatmanın denenmesi ve yaygınlaştırılması gerekiyor. Bahar ve yaz aylarında yangınların yoğun yaşandığı 500 rakım altında otlatma yapmaya istekli kimse çıkmayabilir. Bu nedenle en azından ilk uygulamalarda ücretli otlatma düşünülebilir, bunun bir sektör haline gelmesi araştırılıp planlanabilir.
- Hayvancılığın azalması sadece orman içi veya kenarı boşluklarda değil, meralarda ve kırsal alanlarda da ot birikimine neden oldu. Bu da uzaklarda başlayan yangınların hızlı şekilde yayılmasına ve ormanlara ulaşmasına neden oluyor.
- Orman içinde ve bitişiğinde yapılan sayısız yeni yapı ve yerleşim yerleri yangın söndürme çalışmalarını sekteye uğratıyor. Ekipler asıl yangını söndürme çalışmaları yerine bu yerleşim yerlerini korumak için çalışmak zorunda kalıyor. Turizm tesisleri de dahil olmak üzere orman içinde-bitişiğindeki milyonlarca yapının hiçbirinde orman yangınına karşı tedbir alındığını görmek mümkün değil. Orman içi ve bitişiğindeki yapılaşma azaltılması, kurulan yerleşim yerlerinde yaşayanların yangına dair bilinçli olması, yangınla birlikte bir yaşam kültürünün oluşturulması gerekiyor.
Yangınların söndürülmesinde havadan müdahale konusunda kamuoyunda bazı yanlış algılar olduğuna da değinen Aykut İnce, “Savaşı piyade kazanır” diyor ve ekliyor:
“Hava gücü yangının söndürülmesi için tabiki önemlidir. Helikopterler yangını yorar, şiddetini düşürür ve oyalarlar ancak söndüremezler. Yangını yer ekipleri söndürür. Yer ekipleri sayıca, nitelikçe ve eğitim düzeyi bakımından yeterli düzeyde olmalıdır. Kamuoyunun yüksek hava gücü beklentisi teknik anlamda sahada karşılığı olan bir ihtiyaç değildir. “
Orman yangınlarına dair detaylı bilgi ve araştırmalar için Orman Mühendisleri Odası Yayınevi’nin geçtiğimiz ay yayınladığı Ormandaki Ateş kitabını yayınevi web sitesinden alarak okuyabilirsiniz.