“Kalpten gelen hiçbir eylem etkisiz olamaz!”
Topluluk destekli yayıncılık modeliyle basılan Charles Eisenstein’ın yazdığı Kalplerimizin Mümkün Bildiği Daha Güzel Dünya kitabının çevirmeni İlknur Urkun Kelso ile kitabı ve topluluk destekli yayıncılığı konuştuk.
Röportaj: Turgay Özçelik – Buğday Derneği İletişim Koordinatörü
“Kalplerimizin Mümkün Bildiği Daha Güzel Dünya”yı çevirdiğiniz ve bizlere armağan ettiğiniz için teşekkür ederiz. Kitap topluluk destekli bir modelle yayıma hazırlandı ve basıldı. Bu süreci ve sizin bu sürece dahil olma hikâyenizi öğrenebilir miyiz?
İlknur Urkun Kelso – 2015 yılında sevgili Seda Arıcıoğlu’dan gelen bir mesajla bu sürece dâhil oldum. Seda kitabı beğenmiş ve Türkçeye çevrilmesi için izin almıştı. Çevirisini benim yapmamı istediğinde çok mutlu oldum. Çeviriyi tamamladım ancak yayımlanması için ciddi bir editoryal süreç ve daha pek çok maliyet söz konusuydu. Seda, Charles’ın fikirlerine ve kitabın ruhuna uygun olarak kitabın yayımlanması için topluluğumuzdan destek istedi ve ortak arkadaşlarımızdan Burcu Ertunç “topluluk destekli yayıncılık” fikrini ortaya attı. İşte Seda’nın hayali ve Burcu’nun bu fikri doğru koşullar oluşunca çimlendi, Hira Doğrul ve Emre Ertegün’e ulaşarak nefis bir ekibin kurulmasına vesile oldum, yayına hazırlık ve basımda Sinan Kılıç’tan (Alef Editoryal Design) yardım aldık ve kitabı kocaman bir topluluğun desteği ile yayımlamayı başardık.
Toplam kaç kişi bu yayım sürecini desteklemiş oldu, bu süreçte kitabın yazarı Charles Eisenstein’ın tavrı, beklentisi neydi?
İlknur Urkun Kelso – Kitabın matbaaya gittiği ana kadar bize 252 kişi maddi destek verdi. Matbaaya gittikten sonra ismini kitaba yazamadığımız daha pek çok destekçi ile, duyuru ve dağıtım gönüllüsü de oldu; kitap yayıldıkça yeni destekler de gelmeye devam ediyor.
Charles kitabı bize armağan etmiş, yani parasal bir karşılık beklemeden kitabın çeviri haklarını vermişti. Kitap birkaç dilde çevirisiyle internette ücretsiz okunabiliyor. Satışlardan bir gelir elde edersek bizim de ona para armağan edebileceğimizi belirtti ve biz de toplanacak para ile çeviri, basım ve dağıtım maliyetleri karşılandıktan sonra artan tutarı yazara armağan edeceğimizi duyurduk. Ona göndermek üzere destek toplamaya devam ediyoruz.
Başka birçok çeviriniz var, onlarla karşılaştırdığınızda topluluk destekli bir model olmasının iş süreci açısından nasıl bir etkisi oldu? Böyle bir modelle daha başka kitaplar okuyacak mıyız?
İlknur Urkun Kelso – Öncelikle ortalamadan daha şanslı bir çevirmen olduğumu, belki de kırsalda yaşadığım için maddi kaygıya fazla düşmeden çoğunlukla küçük yayınevleri ile samimi ilişkiler kurarak, keyifle çalışma imkânı bulduğumu söylemeliyim. Ancak genel olarak emeğimize verilen değerin düşük olması ve kitap piyasasının sıkıntıları motivasyonumu etkiliyor. Kitap çevirmenliği adanmışlık ve motivasyon olmadan yapılabilecek bir iş değil ve her şeyden önce topluluğun yaptığım işe maddi-manevi desteğini hissetmek bambaşka bir deneyim oldu.
Burada topluluk destekli yayıncılıktan ne kastettiğimizi biraz açmak istiyorum. Buğday’ı takip edenlerin aşina olduğunu tahmin ettiğim topluluk destekli tarım modelinden ilham alıyor. Yani para toplayıp bir ürün üretmenin ötesinde, üretimi olabildiğince katılımcı ve şeffaf hale getirmeyi, ürünü mümkün olduğunca aracısız bir şekilde sunmayı, emeğe ve ürüne gerçek değerini vermeyi, bu sayede de ürünün kalitesini artırmayı hedefliyor. Bu yayıncılık dünyasında hâlihazırda var olmayan, bizim sıfırdan yaratmaya kalkıştığımız bir model.
Aslında adı o zaman konmamış olsa da Seda’nın attığı ilk adımlarından itibaren kitap bir topluluğun ortak bilinci ile seçildi. Emeğimizin karşılığını kendimiz belirledik ve tüm süreci şeffaf bir şekilde paylaştık. Aldığımız destekler sayesinde ödeme ya da satış kaygısına kapılmadan, keyifle, bizi destekleyen insanlara elimizden gelenin en iyisini sunmak için çalıştık. Çeviriyi yapıp birilerine teslim edip basılmasını ve paramın yatmasını beklemedim, sürecin tamamına dâhil oldum, metni defalarca elden geçirdik. Kitaba eli değen herkesi tanıdım, her aşamada söz sahibi oldum, destekçilerle, gönüllülerle, okurlarla iletişim kurma imkânı buldum. Kitap hayatımın bir parçası haline geldi. Okurlarla bağlar kurdum ve okurlar da kendi aralarında bağlar kuruyorlar. Mesela kitabı seslendirme çalışması yapan ve İstanbul’da buluşup kitabı tartışan gruplar oluştu. Dağıtım noktası olan arkadaşlar destekçilerle tanışıp yeni ilişkiler kuruyor, belki başka güzelliklerin altyapısı oluşuyor. Kitabın içeriğinin bunda çok büyük etkisi var ama kullandığımız model de bunu pekiştirdi kesinlikle.
Bu modelle başka kitaplar da yayımlamayı umuyoruz. Dediğim gibi bu halihazırda olan bir model değil ve bu modeli kullanmaya devam edebilmek için çözülmesi gereken maddi, yasal ve teknik detaylar var. Ben 2017 yılında bu konuda çalışmak için bir çağrı yaptım ve 80 kişi cevap verdi! Şu anda bu geniş gruptan çıkan bir çekirdek ekiple çalışmaya devam ediyoruz ve hazırlanmakta olan iki kitabımız var.
Kitaptan yeni haberdar olan ve edinmek isteyen birisi bunu nasıl gerçekleştirebilir?
İlknur Urkun Kelso – Kitabın basılı kopyasını edinmek için Facebook’ta Kalplerimizin Mümkün Bildiği Daha Güzel Dünya adlı sayfayı takibe alabilirsiniz. Bu sayfada paylaştığımız iletişim formunu doldurursanız hem kitaptan edinebilir hem de ileride yapacağımız benzer çalışmalardan haberdar olabilirsiniz. Yine bu sayfada bazı büyük şehirlerde kitabın dağıtıldığı noktaları ve elektronik kopyasının linkini bulabilirsiniz. Sorularınızı cevaplamak için de sayfanın mesajlaşma özelliğini kullanıyoruz.
Kalplerimizin Mümkün Kıldığı Daha Güzel Dünya kitabının önemi nedir sizce, Buğday takipçileri bu kitabı neden okumalı?
Charles Eisenstein Occupy hareketinin öncülerinden, Amerikalı bir düşünür ve aktivist. İnsanlık olarak içinde bulunduğumuz ekonomik, ekolojik, toplumsal, kültürel ve psikolojik krizler üzerine bol bol yazıyor ve konuşmalar yapıyor. Türkçede yayımlanan ilk kitabı Kutsal Ekonomi parayla olan ilişkimiz, armağan kültürü ve metalaşmanın alternatifleri hakkındaydı. Bu kitap ise bütün bu krizlerin kökenine iniyor diyebiliriz. İnsanlık neden bu açmazlara girdi? Sürekli şikâyetçi olduğumuz o “sistem” neden bu kadar bozuk? Charles bunları “Ayrılık Hikâyesi” olarak adlandırdığı ve artık miadını dolduran bir dünya görüşüne bağlıyor. Yıkılmakta olan o hikâyeden yeni bir hikâyeye geçişin tam ortasında doğmuş bir nesil olarak, doğal olarak bocaladığımızı anlatıyor ve bu geçişi hem kendimiz hem de başkaları için kolaylaştırmak adına, aslında içimizdeki sesi dinlememiz ve doğru olduğuna inandığımız şeyleri yapmamız için bizi teşvik edecek örnekler veriyor. Aslında evrende her şeyin birbirine bağlı olduğu gerçeğini hatırlatarak bireysel hiçbir eylemin, eğer kalpten geliyorsa, etkisiz olamayacağını anlatıyor. Evet, bez torba kullandığımda okyanuslardaki plastikler bir anda temizlenmiyor; hükûmetlerin ve büyük şirketlerin eyleme geçmesi gerek. Ama bireysel eylemlerin inanılmaz sonuçlar doğurabildiğini biliyoruz ve dahası doğru olanı yapmak için güçlü bir istek duyuyoruz. Charles bizi bu isteği bastırmak yerine, sonuçlarını hesaplayamayacağımız bu eylemlere geçmeye davet ediyor.
Röportaj: Turgay Özçelik – Buğday Derneği İletişim Koordinatörü