Küçük çiftçi üretiyor ama tüketiciye ulaştıramıyor
Sağlıklı gıdaya artan talebi karşılamaya çalışan küçük çiftçiler üretimlerine devam edebiliyor olsa da nakliye ve pazarlamada yaşanan sorunlar nedeniyle ürün ve gelir kayıpları yaşıyor.
Hazırlayan: Oya Ayman & Ayşe Nur Ayan
Covid-19’dan korunmak için alınan önlemler küçük çiftçilerin yüzde 60’lara varan ürün kayıpları yaşamasına neden oldu. Üretimde herhangi bir sorun yaşamasa da nakliye ve pazarlamada kısıtlamalar ve engellerle karşı karşıya kalan çiftçiler, emeklerinin karşılığını alabilmek ve üretime devam edebilmek için, yerel üretim-yerel tüketim ile birlikte üreticiden tüketiciye doğrudan pazarlama yöntemlerine başvuruyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı, tarımsal ve hayvansal üretimde aksaklık yaşanmaması için tüm tedbirlerin alındığını belirtse de, asıl sıkıntı ürünün pazara ulaşmasında yaşanıyor. Büyük ve orta ölçekli tarım işletmelerinde mevsimlik işçi bulma, bu işçileri ulaştırma, ürün ve malzeme lojistiği, depolama gibi sorunlar, üretimde aksamalara ve yüksek maliyetlere neden oluyor.
Buna karşın, kendi köyünden dayanışmayla emek desteği alan veya arazide sadece ailesiyle çalışan küçük aile çiftlikleri üretimde herhangi bir problem yaşamıyor, eskisi gibi üretmeyi sürdürüyor. Ancak mevsimlik işçi çalıştıran küçük çiftçilerin Covid-19 önlemlerine göre fiziksel mesafe kurallarının uygulanması gerekliliği nedeniyle işçilerin taşınması konusunda masrafları ikiye katlanıyor.
Küçük aile çiftçileri son üç aydır ürünlerini pazara ulaştırmada ciddi güçlüklerle karşılaştılar. Bu güçlükler, ürettikleri gıdanın heba olmasıyla birlikte ciddi gelir ve motivasyon kaybına neden oluyor.
Soruna çözüm arayan agroekolojik üretim yöntemlerini benimsemiş çiftçiler, alternatif doğrudan pazarlama yöntemlerine yöneliyor. Ancak dayanıksız sebze ve meyvelerin kargoda heba olması ve yüksek kargo ücretleri, tüketicilerin güvenilir ve sağlıklı ürünlere ulaşımını daha da kısıtlıyor.
Bursa Karacabey’de ekolojik tarım yöntemleriyle üretim yapan ekolojik pazar üreticilerinden Şaban Burhan, “Sokağa çıkma yasaklarının başladığı ilk gün bir kamyon malımız tezgahlardan geri döndü ve çöp oldu” diyor. Müşterilerin çoğu pazara gelemediği için yüzde 40-50 civarında bir ürün kaybı yaşadıklarını söyleyen Burhan, kargolarda yaşanan gecikmelerden dolayı ürünlerinin yüzde 30’unu yeniden göndermek durumunda kalmış.
Zeytinliboğaz Permakültür Çiftliği’nden Selçuk Şahin ise çözümü diğer üreticilerle örgütlenme ve dayanışmada bulmuş. Başkanlığını yürüttüğü Gölpazarı Meyve Ürünleri Tarımsal Üreticiler Birliği’nin üreticileri ile birlikte hareket eden Şahin, tüketicilerin artan gıda talebini kendi aracıyla ve kargo yoluyla karşılamaya çalışıyor. Hem alıcının parasının hem de üreticinin emeğinin boşa gitmemesi adına, kargolardaki gecikmelerden dolayı ziyan olan ürünlerin ücretini almadıklarını belirten Şahin, “İnsanların birbirlerine adil bir şekilde yaklaştığı durumlarda mutlaka bir çözüm vardır” diyor.
Selçuk Şahin, ürünlerin istenilen zamanda ve uygun şekilde alıcılara ulaşmaması durumunda bozulma riskine karşılık kullandığı pazarlama yöntemlerine arabasıyla kapı kapı dolaşıp, kendi ürünleriyle birlikte çevresindeki aile çiftliklerinin ürünlerini dağıtma yolunu eklemiş. Şahin, diğer üreticilerin de imkanları dahilinde ya da topluluk desteği ile ürünlerini topraktan çıktığı anda somutlaştırıp, iletişim araçlarını aktif bir şekilde kullanarak daha görünür hale getirmelerini ve insanların bu ürünlere ulaşabileceği noktaları belirlemelerini tavsiye ediyor.
65 yaş üstü çiftçiler sıkıntıda
Fethiye’de, evi ile yan yana olan bahçesinde üretime devam eden İbrahim Balta, 65 yaş üstü olduğu için pazarlara çıkamayınca, ürünlerini düşük fiyattan ve bazen maliyetinin de altında başkalarına vermek zorunda kaldığını anlatıyor: “Koronavirüs ilk çıktığında belediyeden 6 ton portakalımı alacaklarını söylediler, 45 gün oldu daha gelip kapımı çalan yok… Ağacında tutsam bu saatten sonra sinek vuracak, kurtlanacak. Ben de mecburen düşük fiyattan verdim, geçti gitti. Zararın neresinden dönersek kardır diyoruz.”
%100 Ekolojik Pazarlar’daki sabit müşterilerine ürünlerini kargo ile gönderen Balta, ürünleri köyden alması için kargo şirketi ile anlaştığını ancak bunun da doğal olarak ücrete yansıdığını belirtiyor. Kargolardaki yoğunluk probleminin yanı sıra, gıda paketlerinin ağırlığı ve ulaştırılacağı mesafe arttıkça maliyetler de artıyor. Bunlara düzenli dezenfekte işlemleri nedeniyle yaşanan gecikmeler de eklenince, çiftçiler taze sebze meyve yerine, sadece kuru bakliyat ya da elma, portakal gibi daha dayanıklı ürünleri göndermek zorunda kalıyor.
Sokağa çıkma yasakların uygulanma koşullarındaki belirsizlikler ve insanların gıda gibi temel ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik endişe hissetmesi ilk günlerde sorunlara neden olsa da, yaşanılan bu zorlu sürece hızlı bir şekilde uyum sağlamaya çalışan çiftçiler daha çok emek, çaba ve fedakarlık göstererek mücadelelerini sürdürüyor.
TaTuTa ev sahiplerinden Ali Kışlak, salgın süresince yaşadığı hasat sorununa karşı geliştirdiği otomatik sistemler ile zamanını daha iyi kullanabildiğini belirtiyor. Biyoçeşitliliği en üst noktaya getirme amacıyla Muğla, Fethiye’deki çiftliğinde oluşturduğu orman için işgücüne ihtiyaç duyan Kışlak, eskisinden daha çok emek vererek üretimine devam ediyor: “Şikâyet ederken biraz dikkatli olmaya çalışıyorum. Asıl hedefim orman oluşturmak olduğundan, bana çok vurucu bir etkisi olmadı. Şu anda gönüllü arkadaşlar gelemedikleri için bir işgücü sorunum var. İki-üç işçinin yaptığı işi tek başıma yapıyorum. Sabah 7’den gece 12’ye kadar koştura koştura çalışıyorum.”
Şaban Burhan, bu süreçte elindeki fazla ürünü düşük fiyattan marketlere vermeye çalıştığını ancak yine de sıkıntı yaşadıklarını anlatıyor ve “Hastalıklarla mücadelede bağışıklık sistemi çok önemli. Biz de bağışıklık için sağlıklı beslenmenin önemini kavramış bilinçli tüketici kitlesi sayesinde ayakta kalabiliyoruz.” diyor.
Gıda güvenliği hepimizin hakkı
Sınır kapılarının kapatılması ve bazı ülkelerin yerel pazarlarındaki gıdaları güvence altına almak için ihracat kısıtlamaları uygulaması panik alımlarına neden olurken, Türkiye gibi dışa bağımlı ülkelerde ithalata dayalı tarımsal girdi maliyetleri arttı. Gübre, tarım araçları, hayvan yemi, elektrik fiyatları da hızlı bir şekilde artıyor. Ürünlerini doğrudan pazarlayamayıp, aracılara satmak durumunda kalan çiftçilerin elde ettikleri gelir hak ettikleri şekilde artmıyor.
Buğday Derneği Koordinasyon Kurulu üyesi Oya Ayman, “Ne yazık ki bu dönemde kayıplar yaşandı, yaşanıyor ama madalyonun bir de öbür yüzüne bakalım: Olumsuz koşullar insanları daha yaratıcı kılar” diyor ve Covid-19’un gıda sistemlerinde yaşanmakta olan değişimi hızlandırdığını belirtiyor. “Covid-19 ortaya çıkmasaydı da, her geçen gün daha fazla insan, gerek iklim değişiklikleri gerekse pestisitlerle artan kirlilik nedeniyle sağlıklı ve güvenilir gıdaya ulaşma konusunda alternatif yollar arıyor olacaktı. Korona salgını bu arayışı hızlandırdı. Pestisitlerin bağışıklık sistemine olan zararları nedeniyle tüketicilerin agroekolojik yöntemlerle üretilen gıdaya daha fazla talep göstermeye başladığı salgın günleri, nihai tüketici ile üreticileri yakınlaştırdı. Artık daha fazla tüketici sağlıklı gıda arayışıyla çiftçilerle doğrudan iletişime geçiyor, gıda toplulukları kanalıyla doğa dostu üretim yapan çiftçilerin listelerinden sipariş veriyor ya da çiftçilerle alım garantili üretim konusunda işbirlikleri yapıyor. Doğrudan pazarlama yöntemlerini araştıran küçük çiftçiler de bir yandan gıda toplulukları kanalıyla tüketicilerle bağlantı kuruyor veya kendi yaratıcı pazarlama çözümlerini üretiyor.”
Çiftçilerin olanakları ölçüsünde üretimi aksatmamak için elinden geleni yaptıklarını söyleyen Oya Ayman, yerel yönetimlere önemli görevler düştüğünü söylüyor ve ekliyor: “Bazı belediyeler kent tarımını destekleyerek, gıdaya erişemeyenlere yönelik üretim planlamaları yaparak ve kooperatifler kanalıyla çiftçilerin ürünlerini doğrudan satmasını sağlayarak önemli adımlar attılar. Aynı desteği zehirsiz üretimin yaygınlaşması konusunda da vermelerini bekliyoruz.”
Zehirsiz Sofralar için Yol Haritası’na buradan ulaşabilirsiniz.
Dayanışma çiftçiyi yaşatır
TaTuTa ev sahiplerinden Nardane Kuşçu, Kocaeli Kandıra’daki tarımsal üretiminin yanı sıra eğitim ve danışmanlık hizmetlerini dijital platformlar üzerinden sürdürüyor. Yalnızca çiftçilik yapmaları durumunda ihtiyaçlarını karşılayamayıp, çok daha fazla zorlanabileceklerini belirten Kuşçu, tüm sağlık risklerine ve maddi zorluklara rağmen üreten çiftçilerin desteklenmesi gerektiğini söylüyor.
Tüketiciler ile üreticiler arasında kurulan güven ilişkisi, yaşanılan zorlu pandemi sürecinde daha da artarak umut veren dayanışma örneklerine de vesile oluyor. Selçuk Şahin’in aracı bozulduğunda, hem müşteriler hem de Bilecik’ten İstanbul’a ürünlerini götürdüğü diğer çiftçiler kendi aralarında para toplayarak yeni bir araba alması için destek olmuş: “Kurduğumuz insani ilişkinin etrafında geliştirdiğimiz ürünleri birbirimize sunuyoruz ve karşılıklı olarak aynı duyguları paylaşıyoruz.”
Yerel atalık tohumlar ile üretim yapan çiftçilerin bir araya geldiği Fethiye Ata Tarımsal Kalkınma Kooperatifi izlenebilir ve sağlıklı bir gıda sistemi kurarak, üyelerinin üretim ve dağıtım sorunlarına çözüm bulmak için çalışıyor. Yerel üreticiler ile birlikte üretim girdilerini temin edebildiklerini ve ellerindeki ürünleri değerlendirme fırsatı bulduklarını anlatan İbrahim Balta, kooperatiflere karşı oluşan önyargıların yıkılması gerektiğini, tüketici ve üreticilerin dayanışma içerisinde hareket etmeleri gerektiğini vurguluyor.
Kandıra yöresinde çoğunlukla kadın çiftçilerin çalıştığına fakat resmi toplantılarda temsil edilemediklerine de değinen Nardane Kuşçu, yerel çeşitliliğin korunmasına büyük destek sağlayan bu üreticilerin mağduriyetini gidermeye yönelik yeni bir düzenleme yapılabileceği gibi kendilerine ulaşılabilecek kanalların yaygınlaştırılması gerektiğini söylüyor. Bu noktada, yerel yönetimlerden üretici pazarları açması talep edilerek, üretici ve tüketiciler arasındaki dayanışma ağlarının kurulması için de uygun koşullar sağlanabilir.
Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyeleri çiftçilerin tarlasında kalan ürünü hal fiyatından satın alıp ihtiyaç sahibi vatandaşlara dağıttığını açıklıyor ancak, köylünün elindeki kuru bakliyat ürünlerini paketleme ve etiket maliyetini karşılayabilecek durumu olmadığı için belediyelere satması da mümkün olmuyor. İbrahim Balta, küçük aile çiftçileri olarak kamu kurumlarından tarım ve gıda sistemindeki sorunları kökünden çözebilecek kalıcı önlemler almalarını beklediklerini belirterek, “Belediyeler ürünü toptan alıp büyük şehirlere veya hastaneler, yaşlı bakım evleri gibi toplu tüketim merkezlerine ileterek üreticilere destek olabilir” önerisinde bulunuyor.
Sokağa çıkma yasağı nedeniyle mevsimlik işçilerin bir kısmı meyve hasadına katılamadı. Salgın önlemleri ile birlikte artan ulaşım ve hasat maliyetleri de ürün fiyatlarına yansıdı. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin “Üreticinin ürünü dalında kalmasın” sloganıyla başlattığı gönüllü destek programına katılan gönüllüler hem yerel üreticilerin hasadına yardım ediyor hem de yeni bağlar kuruyor. Aynı zamanda günübirlik işçilere ulaşım desteği, konaklayacak işçilere ise gıda paketi dağıtan Belediye, tarımsal üretime desteklerini sürdürüyor.
Çözümün parçası olmak
Uzun tedarik zincirlerine dayalı endüstriyel gıda sistemi sorunları daha da derinleştiriyor. Tarımsal üretimin devam ettiği ancak hasat edilemeyen ürünlerin heba olmasıyla birlikte gelir kayıplarının ve fiyat artışlarının yaşandığı bu süreçte, mevcut sistemin bir çözüm sunmak yerine küresel gıda krizi riskini de beraberinde getirmesi söz konusu.
Covid-19 ve sonrasında yaşanabilecek krizlere yönelik çözümler sunmak, hazırlıklı olmak bizim elimizde. Dünyada ve Türkiye’de yürütülen birçok proje gıda, tarım, iklim, ekolojik yaşam ve sürdürülebilirlik konularında farkındalık yaratmaya devam ediyor ve etkileri gün geçtikçe artıyor. Sofrasına gelen gıdanın kim tarafından, hangi tohumlarla ve nasıl yetiştirildiğinin önemini bir kez daha hatırlayan tüketiciler, birer türeticiye dönüşerek; doğa dostu üretim yapan çiftçilerle doğrudan bağlantı kuruyor, zehirsiz üretimi destekleyen politikaların hayata geçirilmesini talep ediyor ve küçük çiftçinin refahını artıracak modellere katkı sunarak gıdasının sorumluluğunu alıyor.
Endüstriyel gıda sisteminde yaşanan sorunların çözümünde yerel gıda egemenliğine ve izlenebilirliğine dayalı kısa tedarik zincirlerinin kurulması ile birlikte mevcut dayanıklı sistemlerin yaygınlaştırılması da ön plana çıkıyor.
Alışverişin farklı yolları
Beslenmeden kaynaklı sağlık sorunlarının artması ile birlikte tarım zehirlerinin kullanılmadığı, yerel ve organik ürünlere yönelik ciddi bir talep artışı oldu. Sağlığına ve çevreye önem veren tüketiciler yeni pazarlama kanallarından doğa dostu üretim yapan çiftçilere ulaşmaya çalışıyor. Organik pazarlar, doğal ürün dükkânları, marketlerin organik ürün reyonları, üreticiden tüketiciye doğrudan kargo, internetten ekolojik ürün satışları, gıda toplulukları ve tüketici kooperatifleri sağlıklı gıdaya ulaşmanın yolları arasında.
Ekolojik, organik pazarlar, üreticiler ile tüketicilerin doğrudan iletişim kurmasını sağlıyor. 2006 yılında Türkiye’de sadece bir ekolojik pazar varken, tüketici talebinin artışıyla bu pazarların sayısı 16’ya ulaşmış durumda. İstanbul’da Şişli, Kartal, Beylikdüzü, Küçükçekmece, Kadıköy, Bakırköy’de, Ankara’da Ayrancı ve Çayyolu’nda, İzmir’de Bostanlı ve Balçova’da, Bursa’da, Eskişehir’de, İzmit’te, Konya’da ve Adana’da, mevsimsel olarak da Kayseri’de organik pazarlar kuruluyor. Organik sertifikalı üreticiler bu pazarlarda taze sebze ve meyveden ekmek ve yumurtaya, tahıl ve kuru bakliyattan hayvansal ürünlere, mantardan salçaya kadar zehirsiz üretilmiş çok çeşitli gıda satabiliyor.
%100 Ekolojik Pazarlar’a gelemeyen müşterilerin organik gıdalara güvenilir bir şekilde ulaşmalarını sağlamak amacıyla; kargo veya evlere servis yapabilecek Pazar üretici ve üretici temsilcileri ile ürünlerini organik pazarlardan temin eden organik ürün dükkanlarını kapsayan ürün tedarik listeleri hazırlandı. Listelere buradan ulaşılabilir.
Üretici pazarları, doğa dostu üretim yapan küçük çiftçilerin ürünlerini tüketicilerle buluşturması için en çok başvurulan adreslerden biri. Ekolojik ve organik pazarların olmadığı yerlerde tüketiciler zehirsiz tarım yapan üreticiler arıyor ve onların ürünlerini güvenerek satın almak istiyorlar.
Gıda toplulukları ve tüketici kooperatifleri, zehirsiz gıdaya ulaşmak konusunda giderek yaygınlaşan alternatifler arasında yer alıyor. Bu topluluk ve kooperatiflere üye olan tüketiciler, zehirsiz üretim yaptığını bildiği ve güvendiği çiftçilerden belli aralıklarla sipariş usulü alışveriş yapıyor. Bu gruplarda üreticiler her hafta ya da 15 günde bir ellerinde bulunan ürünleri listeliyor ve gelen siparişleri belirtilen adrese ulaştırıyor. Tüketiciler zaman zaman üreticilerin arazisini ziyaret ediyor, ihtiyaçlarını öğreniyor ve ona çapa, hasat gibi işlerde yardımcı olabiliyor.
Topluluk Destekli Tarım (TDT), zehirsiz tarım yapan çiftçilerin hem tüketicilere ürünlerini ulaştırmak hem de onlarla işbirliği yapmak üzere tercih ettikleri yöntemlerden biri. Topluluk üyeleri, mevsimlik gıda ihtiyaçlarına göre çiftçilerle anlaşarak üretim masraflarına ortak oluyor ve alım garantisi veriyor. Böylece hem doğa dostu üretimin devamlılığına katkıda bulunuyor hem de sağlıklı besleniyor. TDT, üretici ve tüketici arasında aracısız bağlantı kurulmasını sağlarken; kır ile kent arasında zayıflamış olan bağların güçlenmesine de olanak tanıyor. 1960’ların ortasında Almanya, İsviçre ve Japonya’da gıda güvenliği konusundaki kaygılar sonucu ortaya çıkan bu sistem Türkiye’de de giderek yaygınlaşıyor. Günümüzde ABD’de 3 bine yakın TDT girişimi bulunuyor. Japonya’da, ülkenin önemli yaş ürün kaynağı durumundaki TDT sisteminin içinde milyonlarca kişi yer alıyor.
Haftalık ürün kutusu ve abonelik, zehirsiz gıdayı tüketicilere ulaştırmak için, doğa dostu ürün yetiştiren çiftçilerin tercih ettiği yöntemler arasında yer alıyor. Çiftçiler, o hafta arazide ne yetiştirdilerse, belli ağırlıkta ya da belli sayıda ürünü bir kutu içerisinde tüketicilere ulaştırıyor. Kutu sistemine abonelik sistemi ise çiftçinin sürekli ve sabit gelir elde etmesi konusunda güvence sağlıyor.
İlgili bağlantılar:
- Koronavirüs ekolojik dönüşüm için fırsat sunuyor
- Agroekoloji – Yüksek Düzeyde Zararlı Pestisitlere Çözüm
- Covid-19 döneminde topluluk destekli tarım endüstriyel tarımın karşısında güvenli ve istikrarlı bir alternatiftir
- Daha kısa bir gıda zinciri tercih edin!
- İstanbul’daki kooperatifler ve gıda toplulukları bugünleri nasıl geçiriyor?
- İzmir’de temiz gıda dayanışması
- %100 Ekolojik Pazarlar
- Gıda Toplulukları
- Eko Harita
- Fethiye Ata Tarımsal Kalkınma Kooperatifi
Merhaba,
Organik ürün tedarik listesi için çok teşekkür ederim. Güzel ürünlerle buluşmayı umuyorum.
İyi çalışmalar,
Cem
Tekrar merhaba,
Haftalık ürün kutusu abonelik servisi yapan veya yapmayı planlayan şirketler ile iletişime geçmek isterim.
Saygılar,
Cem
Merhabalar,
Abonelik servisi yapan şirketler ile ilgili bir bilgimiz bulunmuyor maalesef. Paylaştığımız mevcut listelerdeki üretici ve üretici temsilcileri ile bu konuda görüşebilirsiniz.