ENGLISH
DESTEK OL!
Gönüllü Ol
HABERLER

İklim değişikliğinin seyrini değiştiren hukuki mücadeleler 

Yayınlanma Tarihi: 1 Mayıs 2024
İklim değişikliğinin seyrini değiştiren hukuki mücadeleler 

Hükümetler, fosil yakıt firmaları ve havayolu şirketleri giderek daha fazla iklim davasıyla karşı karşıya kalıyor. Isabella Kaminski, bu yasal işlemlerin nasıl bir fark yarattığını ve iklim değişikliğiyle mücadeleye nasıl destek olduğunu analiz ediyor. 

2015 yılında Hollanda hükümetinin avukatlarının masasına daha önce görülmemiş türden bir dava geldi. Devlet, vatandaşlarını iklim değişikliğinden korumak için yeterince çaba göstermediği gerekçesiyle dava ediliyordu. Kar amacı gütmeyen Hollandalı çevre savunucusu Urgenda tarafından açılan dava, son yıllardaki iklim davalarının artması sürecinin ilk dalgalarından biriydi. Urgenda’nın Hollanda hukuk sisteminin basamaklarında davasını kazanmaya başlamasından bu yana, dünya çapında davalardaki artış, yetersiz devlet karbon azaltma hedefleri ve stratejilerinden, kurumsal eylemsizlik ve yanlış bilgilendirmeye ve iklimle ilgili tazminat taleplerine kadar geniş bir alanı kapsadı.

Nisan 2024’te, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bir grup İsviçreli kadın tarafından açılan bir davayı karara bağlamasıyla bir başka dönüm noktası karar daha geldi. Mahkeme, İsviçre’nin iklim değişikliği konusunda yeterince harekete geçmediğini ve bu şekilde kadınların insan haklarını ihlal ettiğini tespit etti.

Columbia Üniversitesi’nin Sabin İklim Değişikliği Hukuku Merkezi tarafından yürütülen veri tabanlarına göre, şu anda dünya çapında kaydedilmiş 2.500’den fazla dava var. Bu davalar, iklim değişikliğine ilişkin kamusal anlatının yeniden yazılmasına yardımcı oluyor ve bazı durumlarda, kazansalar da kaybetseler de, hükümet ve şirket politikalarında gerçek bir değişimle sonuçlanıyor. Sabin İklim Değişikliği Hukuku Merkezi ve BM Çevre Programı (UNEP) tarafından hazırlanan bir rapora göre, bu dava dalgası tüm dünyada iklim eylemleri için emsal teşkil ediyor. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), 2022 yılında dava açmayı iklim politikasının şekillenmesinde kullanılan yeni ve önemli yöntemlerden biri olarak tanımladı.

Londra Ekonomi ve Siyaset Bilimi Okulu’ndaki (LSE) Grantham İklim Değişikliği ve Çevre Araştırma Enstitüsü’nde yardımcı doçent araştırma görevlisi olan Joana Setzer, iklim davalarının gerçek anlamda küresel bir hareket haline geldiğini söylüyor. Setzer, davaların olumlu bir etki yarattığından emin. LSE’nin ABD dışında mahkemelerin şimdiye kadar karar verdiği 549 davayı inceleyen son yıllık raporuna göre, küresel olarak davaların %55’inde iklim açısından olumlu bir karar verilmiştir. (ABD içindeki dava sonuçları için benzer analizler seyrektir). İklim açısından olumlu olan bu kararlardan, genellikle bir şirket ya da kamu otoritesine karşı davacı lehine sonuçlanmıştır. Bu davalardan bazılarının kamu politikası üzerinde açık bir etkisi olmuştur.

Sonradan oluşan etkiler

Peki en etkili davalar ne tür değişiklikler yarattı?

Çığır açan iklim davasını ele alacak olursak, Urgenda davasının doruk noktasında Hollanda’nın en yüksek mahkemesi, Hollanda hükümetinin sera gazı emisyonlarını 2020 sonuna kadar 1990 seviyelerine kıyasla en az %25 oranında azaltmasını talep etti. Bu, iklim kriziyle mücadele için adil pay olarak hesaplandı. Ülke iklim eylemi hedeflerini yükseltti ve 2022 ulusal bütçesinde “Urgenda” tedbirlerini açıkça listeledi.

Bazı davalar belirli kirletici projeleri engelledi. 2022 yılında bir Queensland mahkemesi, Waratah Coal’ın Avustralya’nın kuzeydoğusundaki Galilee Havzası’nda devasa bir kömür madeni inşa etme planlarının, bir grup genç aktivist tarafından açılan davanın ardından “kabul edilemez iklim değişikliği etkileri” nedeniyle reddedilmesini talep etti. Milyarder Clive Palmer tarafından yönetilen proje için verilen çevre izni ise reddedildi. Davalar aynı zamanda bir ülkenin iklim politikasını siyasi dalgalanmalardan da koruyabilir. Hollanda’da yakın zamanda yapılan genel seçimlerde aşırı sağcıların zafer kazanması, ülkenin iklim politikasının sulandırılabileceği endişelerine yol açtı. Ancak Urgenda kararı, hükümetin başarması gerekenler için asgari bir eşik belirledi.

Urgenda İklim Davaları Ağı’nın eş direktörü Sarah Mead, “Yargıçlar bu tür meseleleri karara bağlamak için ideal bir konumdalar çünkü hükümetin ya da şirketin tehlikeli bir durum yaratıp yaratmadığını bağımsız olarak değerlendirebiliyorlar” diyor. Mead, davaların diğer kurumları da iklim krizi konusunda düşünmeye sevk edebileceğini söylüyor. Kampanyacıların ülkenin ilk anayasal iklim davasının sonucunu beklediği Güney Kore’de İnsan Hakları Komisyonu mahkemeye, gelecek nesillerin haklarını ihlal ettiğini söylediği sera gazı emisyonlarını azaltmaya yönelik ulusal hedefi kınayan açık bir görüş sundu.

Etki kapsamı

ABD’de 16 gencin Montana eyaletinin fosil yakıtların kullanımını teşvik ederek “temiz ve sağlıklı bir çevre” için anayasal haklarını ihlal ettiğini başarılı bir şekilde savunduğu yakın tarihli bir mahkeme kararı, eyaletin yasasına özeldi, bu nedenle başka bir yerde doğrudan yasal bir emsal teşkil etmiyor. Ancak Pennsylvania’daki Widener Üniversitesi’nde hukuk profesörü olan Sarah Everhart gibi hukuk araştırmacıları, bu gelişmelerin eyalet anayasalarına yeşil hükümler eklenmesi yönünde ABD’de giderek büyüyen bir harekete ivme kazandırdığını belirtiyor. Bu hem hükümetin görevlerini netleştirecek hem de kampanyacılara iklim eylemi eksikliğine karşı çıkabilecekleri daha güçlü bir yasal dayanak sağlayacaktır.

Bu arada Hollanda’daki dava, aralarında Almanya, Belçika, Nepal ve Kolombiya’nın da bulunduğu dünyanın dört bir yanındaki ulusal mahkemelerde açılan düzinelerce benzer davaya ilham kaynağı oldu. Ancak yine de pek çok dava başarısızlıkla sonuçlanmakta, kampanyacılar mali sonuçlarla, itibarlarına yönelik risklerle ve bazen de yararsız yasal emsallerle uğraşmak zorunda kalmaktadır. Örneğin ClientEarth, kısa bir süre önce Shell yönetim kuruluna şirketin iklim risklerini yönetmesi konusunda açtığı davayı kaybetti ve şimdi önemli bir yasal fatura ile karşı karşıya.

Bazı ülkelerde ise uygulama ciddi bir sorun teşkil ediyor. Kolombiya Yüksek Mahkemesi, 2018 yılında hükümetin Amazon’un kendi bölümünü gelecek nesiller için ormansızlaşmaya karşı koruması gerektiğine karar verdiği için takdir edildi. Bogota merkezli kar amacı gütmeyen Dejusticia, ormansızlaşmanın 2022’deki hükümet değişikliğine kadar devam ettiğini belirtiyor. Ancak LSE raporuna göre, başarısız davalar bile “iklim eylemine ilişkin anlatıları şekillendirebilir ve karar alıcıları yaklaşımlarını değiştirmeye teşvik edebilir”.

Anlatıyı değiştirmek

Hükümetlere karşı açılan başarılı davalar, şirketlere karşı açılacak davaların da tohumlarını attı. Şimdiye kadarki en önemli davalardan biri Hollandalı STK Milieudefensie tarafından Shell’e karşı açıldı. Mahkeme, Shell’in 2021 yılında CO2 emisyonlarını 2019 seviyelerine kıyasla %45 oranında azaltması gerektiğine hükmetti. Fosil yakıt firması ise bu kararı temyize götürüyor.

Milieudefensie’nin davadaki kıdemli hukuk danışmanı Eline Zeilmaker, kararın Hollanda basınının iklim krizini ele alış biçimini değiştirdiğini ve insanların şirketlerin kilit bir rol oynadıklarının ve şimdi harekete geçmeleri gerektiğinin farkına varmalarını sağladığını söylüyor. Shell davası, aralarında İtalyan petrol devi Eni’ye karşı açılan davanın da bulunduğu başka davalara da ilham verdi. Fosil yakıt endüstrisinin ötesinde, yükselen deniz seviyesinin tehdidi altındaki bir Endonezya adası İsviçreli çimento üreticisi Holcim’e karşı yasal işlem başlattı. Shell davasının başarısının ardından Milieudefensie 29 çokuluslu şirketi iddialı iklim planları yayınlamamaları halinde yasal işlem başlatmakla tehdit etti. Hedef alınan şirketlerden biri olan Hollandalı perakendeci Ahold Delhaize, CO2 emisyonlarını azaltmaya yönelik kurumsal hedefini önemli ölçüde artırdı. Özellikle süpermarket markası Albert Heijn’in tedarik zincirinden kaynaklanan emisyonları 2030 yılına kadar 2018 seviyelerine kıyasla %45 oranında azaltmayı hedefledi. Daha önceki hedefi %15’lik bir azalmaydı. Ahold Delhaize BBC’ye yaptığı açıklamada, hedeflerini arttırmasının Milieudefensie’nin kampanyasıyla ilgili olmadığını ve stratejisini en son iklim bilimi doğrultusunda gözden geçirmek için zaten çalışmakta olduğunu söyledi.

Kaynak: The legal battles changing the course of climate change, Isabella Kaminski, BBC

Fotoğraf: Isabella Kaminski

Çeviri: Öykü Ay

Etiketler: , , , , ,

Henüz yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Paylaş