Oyun oynarız, çünkü canımız ister!
Oyun oynamak ciddi ve eğlenceli bir iştir ve çocuklar oyun oynamayı severler. Küçük bir küpü diğerinin üzerine koymaya çalışırken gösterdikleri çaba, bebeklerinin saçını tararken yüzlerindeki ciddiyet veya top peşindeyken dünyayı unutmaları, oyunun hayatımızdaki yerini anlamamız için önemli kanıtlardır.
Yan yana gelen iki çocuğun kısacık bir zaman içinde neler paylaştığı, neler yaşadığı ve neler konuştuğu sizde de şaşkınlık yaratır mı?
Bir park gezisinde anneler birbirine sadece, merhaba, ya da iyi günler, dileyebilmişken onların çocukları, kum havuzunda kova kavgası yapmış, kıskanmış, eğlenmiş, gülmüş, küsmüş, anneleri ve babaları hakkında konuşmuş ve tüm bunları yaparken de kumdan kaleler yaratmışlardır.
Elindeki tabağı bir anda koca bir tıra, masa örtüsünü prenses kıyafetine dönüştüren, çöp kutusunu mutfaktaki lavaboya ulaşmak için kullanan çocuğun yaratıcılığı sınırsızdır. Onlar bunları yaparken bizler kızıyor olsak da yaratıcılığı gözlemlemenin keyfini çıkarabiliriz.
Büyükler genellikle çocuklarının oyunla geçireceği zamanı daha “anlamlı” faaliyetlerle geçirmelerini, zamanlarını daha “değerli” uğraşlarla doldurmalarını isterler.
“Zihinsel, fiziksel ve bilişsel gelişimini” destekleyecek “akademik programları” çocukları için daha “doğru” bulurlar. Çoğunlukla “anlamlı” olması beklenen zamanlar çocuk için “sıkıcı” olur; kurallarının başkası tarafından konulduğu, yaratıcıklarının öldürüldüğü, “sıkıntıdan patlanan” saatler, büyüklerin “kendini tatmin etme oyunu”! uğruna çocukların tüm varlığıyla dahil olduğu, ürettiği, düşündüğü, paylaştığı oyun saatlerinden üstün tutulur.
Oysa ki bir bilim insanının yıllarca peşinden gittiği tek bir soruyu ciddiye alıp, cevabı bulmak için yıllarca uğraş vermesi bir çocuğun oyuncak kamyonunu yürütürken ya da bebeğinin saçını tararken gösterdiği ciddiyetle aynı değil midir? Veya bir müzisyenin aynı üç notayı günlerce bıkmadan çalışması, çocukların birkaç küpü koymaya, defalarca yıkıldığı halde üst üste koymaya çalışırken gösterdiği gayrete benzemez mi?
Çocuklarımızın yaratıcılıklarını geliştirmenin ve hayatlarını daha “anlamlı” geçirmelerini sağlamanın yolu onlara mümkün olduğunca oyun oynama fırsatı yaratmaktan geçer.
Öğrenmenin en iyi yolu oyun oynamak. Aslında oyunun kendileri için ne anlama geldiğini en iyi gene onlar anlatıyorlar.
Çocuklarımızın zamanını “doldururken” onlara “oyun oynayabilecekleri” zamanı ayırmayı unutmayalım.