Pestisit kullanımı arı kolonilerinin çöküşünü hızlandırıyor
Araştırmalar, pestisitlerin bombus arılarının beyninde ciddi hasara yol açarak öğrenme güçlüğü yaşamasına ve koloni nüfusunda azalmaya neden olduğunu söylüyor.
Çeviri: Dila Balça Öğün – Buğday Gönüllü İletişim Ekibi
Çiçekler arasında vızıldayarak uçan arıların sesi, dünyanın neresinde olursak olalım havaların ısındığının habercisidir. Fakat pek çok yerde bu sesler yavaş yavaş kısılıyor. Ne yazık ki, bu durumdan mustarip olan tek arı türü bal arıları değil. Bombus arılarının da parçası olduğu yerli arı nüfusu tüm dünyada hızla azalıyor. İklim değişikliği ve bu canlıların yaşam alanlarının dünyanın her yerinde gittikçe daralıyor olması sorunun ardındaki sebeplerden yalnızca birkaçı. Yapılan yeni araştırma, yaygın olarak kullanılan bir pestisit türünün arılar üzerinde yarattığı tehlikeye dikkat çekiyor. Pestisite maruz kalan bombus arıları öğrenme güçlüğü yaşıyor ve bu durum, arı henüz larva halindeyken pestisit bulaşık besinlerle beslenmiş olsa dahi etkisini gösteriyor. Zararlı kimyasallardan etkilenen arıların yiyecek bulmakta güçlük çekmesi nedeniyle de oldukça endişeli verici bir durum ortaya çıkıyor.
Bombus arıları, dünyadaki 20.000 arı türünden 250’sini oluşturuyor. Pek çok yerli arı türü yalnız yaşarken, bombus arıları daha sosyal varlıklardır. Cinsine bağlı olarak yüzlercesinin oluşturduğu kalabalık koloniler halinde yaşarlar. İşçi bal arıları gibi bombus arıları da polen ve bitki özü toplar. Sonrasında, genç arılarını beslemek için bu topladıklarını kovana getirirler. Bu süreçte yaşanabilecek en ufak sorun larvalar dahil tüm koloni için tehdit oluşturur.
Maalesef, bombus arılarının geleceği ciddi bir tehlike altında. Neredeyse üçte birinin soyu tükenmek üzere. Bu hepimiz için büyük bir sorun. Her türlü bitki için polinatör görevi gören bombus arılarının vücutlarını çiçeklere sürterek vızıldaması; çiçeklerin, diğer arıların erişemediği bir poleni salgılamasına sebep olur. Yine bu sebepten, bombus arıları domateslerin de içinde olduğu sayısız çiçekli bitki için vazgeçilmez birer polinatördür. Eğer bol domates soslu makarna veya pizza yemeye devam etmek istiyorsak bombus arılarına ihtiyacımız var!
Pestisit problemi
Aslında zehirli kimyasallar olan pestisitler tarımda böcekleri bitkilerden uzak tutmak için kullanılıyor. Ne yazık ki, bu kimyasalların hedeflenenin dışındaki hayvanlar için de hayati risk taşıdığı gerçeği çoğu zaman göz ardı ediliyor. Yapılan araştırmalar, polinatör böceklerin, özellikle de çiçekten çiçeğe dolaşan ve dolayısıyla da tekrar tekrar zehirlere maruz kalan arıların bu tehlikeye daha açık olduğunu gösteriyor. Pestisitin bulaştığı bal özü ve polenlerin yuvaya taşınması larvalar dahil, kolonideki tüm arıların hayatını tehdit ediyor.
Arılar yumurtladıkça zaman içerisinde kolonilerdeki arı nüfusu da çoğalır. Pestisitlerin, koloni nüfusu üzerindeki etkilerini gözlemleyen araştırmacılar, pestisit maruziyetinden sonra koloni büyümesinin yavaşladığını ancak ilginç bir şekilde bu etkilerin haftalar sonra kendisini gösterdiğini tespit etti.
Elde edilen bulgular, İngiltere’deki Imperial College London’da böcek ekoloğu olan Richard Gill’in ilgisini çekiyor: Pestisitler gerçekten larvaları etkiliyor muydu? Eğer öyleyse, maruz kaldıkları kimyasalların etkilerini gözlemlemek için larvaların yetişkin arılara dönüşmesini beklemek gerekirdi.
Gill ve ekibi, bu soruların cevabını bulmak için 413 arıdan oluşan 22 bombus arısı kolonisini gruplayıp her birine dört farklı yöntemden birini uygulayarak incelemelerde bulundu. Bu gruplardan “kontrol” adını verdikleri beşine pestisit içermeyen şekerli su ve polen verildi. Diğer üç gruba ise imidakloprid (Ih-mid-uh-CLOH-prid) isimli pestisit bulaşık şekerli su verildi. Tüm dünyada oldukça yaygın bir şekilde kullanılan bu pestisit türü; afidler (yaprak bitleri), tripsler (saçak kanatlılar), beyazsinekler gibi özsu emen ve bitkileri çiğneyen böceklerin kontrolünde kullanılır. Araştırmacılar, arıların bu etken maddenin kullanıldığı bitkilerden besin toplarken maruz kaldıklarını düşündükleri kadar az dozdaki maddeyi şekerli suya eklediler.
Altı koloniye, larvanın önce pupa aşamasına, ardından da yetişkinliğe eriştiği süreye kadar, yani çalışmanın sadece ilk üç haftası pestisit verildi. Diğer altı koloniye, yirmi ikinci günden itibaren, çalışmanın son günü olan kırk beşinci güne kadar pestisit verildi. Çalışmanın bu kısmında pestisite maruz kalan arıların tamamı yetişkin arılardı. Geriye kalan beş koloniye ise çalışma süresince pestisit bulaşık su verildi.
Gill ve ekibi üç ila on iki günlük arıların öğrenme yetilerini test etti. Her birini küçük koşum mekanizmalarına bağlayıp hafif bir rüzgar şiddetinde hava üfleyen pervanelerin önüne yerleştirdiler. Pervane, on saniye boyunca arılara limon aromasıyla bezenmiş hava üfledi ve araştırmacılar bu sürenin yarısında arının antenine bir damla şekerli su değdirdiler. Bu da, arının hortuma benzeyen dilini (Pro-BAA-sis) dışarı çıkarmasına sebep oldu. Ardından arının şekerli su ödülünü içmesine izin verildi.
Sağlıklı arılar çiçeklere koku aracılığıyla ulaşır. Limon kokusu ve şekerli su, arının kokuya yönelim ve kendisine besin bulmadaki doğal sürecini taklit etmeye yardımcı olur. Araştırmacılar on dakikanın ardından arıların hepsine şekerli su ödülüyle sonlanan limon aromasını vererek her arıyla bu süreci onar kez tekrarladı.
Bu öğrenme süreci deneyinin ardından, mikro görüntüleme sistemleriyle tüm arıların beyin yapılarının görüntüleri incelendi. Ekip bunu yaparken, (yandan bakıldığında mantara benzediği için) “mantarımsı bölge” adını verdikleri ve böceklerde bilgiyi işleyip hafıza oluşturan bölgeye odaklandı.
Hasarlı beyinler
Gill ve ekibi, deney sonunda pestisitlere maruz kalmayan arılarda öğrenme süreçlerinin çok daha hızlı ilerlediği sonucuna ulaştı. Arıların bazıları iki, en fazla üç denemenin ardından limon kokusunu alır almaz “hortumlarını” dışarı çıkarmayı öğrenirken, pestisitlere maruz kalan üç koloni grubundaki arıların tamamı koku ve ödül arasındaki bağı kurmakta zorlandı. Bazılarının limon kokusuna tepki vermesi uzun sürerken bazıları bu bağı hiç kuramadı.
On iki günlük arılar genç arılara kıyasla daha hızlı öğrense de, yetişkinlik evresinin ilk üç gününde pestisitlere maruz kalmalarının, yetişkin evrede pek çok soruna sebep olduğu sonucuna ulaşıldı. Gill, “Büyürken pek çok değişimden geçen arıların beyinleri özellikle bu dönemde zararlı dış etkenlere karşı çok daha savunmasızdır.” diyerek bu sonucu açıklıyor.
Ne yazık ki, pestisitlere maruz kalan arıların beynindeki mantarımsı bölge, “kontrol” grubundaki arılardan çok daha küçük. Kontrol grubunda ve iri mantarımsı bölgelere sahip arılar çok daha hızlı öğreniyor fakat büyük mantarımsı bölgelere sahip olsalar da, pestisit grubundaki arılar için aynı şey geçerli değil.
Mantarımsı bölgenin, öğrenme ve bilişsel süreçten sorumlu olduğunu ifade eden Gill: “Erken dönemde pestisitlere maruz kalmaları, mantarımsı bölgedeki nöronların gelişimine etki ediyor olabilir. Bu aslında bir nevi beyin hasarı, yani arının basit bir görevi uygulaması için gerekli olan sinir ağına sahip olmamasıdır.” diyor.
Ekip, bu deneyler aracılığıyla ulaştıkları sonuçları 4 Mart’ta Proceedings of the Royal Society B’de internet üzerinden yayınladı.
Minnesota Üniversitesi’nde bombus arısı araştırmacısı olan Elaine Evans, bu çalışmanın, imidakloprid ve benzeri kimyasal tarım zehirlerinin bombus kolonilerinin hayatlarının tüm evrelerini nasıl tehdit ettiğini ortaya koyduğunu söylüyor. Bu riskin, “yuvayı kuran yalnız kraliçe arılardan, işçiler, erkekler ve kraliçelerden oluşan tam gelişmiş kolonilere” kadar uzandığını belirtiyor. Gündelik hayatlarında arıların hangi dozda pestisite maruz kaldıklarından emin olamayacağımıza dikkat çeken Evans, “Bu deneyler aracılığıyla bombus arılarının karşı karşıya oldukları tehlikenin büyüklüğüne dair sadece bir fikir yürütebiliyoruz.” diye ekliyor.
Gill: “Pestisitlerin etkileri hakkında daha geniş düşünmeliyiz. Kolonilerin bu zehirlere maruz kalması, yuva içinde gelişmekte olan yavru arıları büyük tehlikeye sokuyor. Koloninin beyin fonksiyonları bozulmuş işçi arılar üretmesi, o koloninin çökmesi anlamına gelir.” diyor.
Peki üreticiler, hasatlarını zararlı böceklerden korumak için ne yapmalı? Bunun tek bir çözümü var, o da farklı yerel bitkileri ekmek. Bunlar, bitki zararlılarını yok eden doğal düşmanlarını (predatörleri) çeker. Böylece böcekler kontrol altında tutulabilir ve tozlayıcılara (polinatörlere) zarar vermeden kayıp da önlenmiş olur.
Yazı: Alison Pearce Stevens
Kaynak: Science News for Students – Pesticides can have long-term impact on bumblebee learning