Savaşın çevresel etkileri
Savaşların, canlılar üzerindeki zararlarının yanına bir de yok edilen ormanlar ve verimsizleşen topraklar yüzünden oluşan hammadde kayıpları ekleniyor. Bu tarz çevresel bozulmalar iklim değişikliğine neden oluyor ve birçok insan iklim/çevre mültecisi olmak durumunda kalıyor. Aktif savaş sürecinin ve uzun dönemli sonuçlarının iklim değişikliğine neden olmuş ve daha da olmaya devam edecek olması ciddi ve gerçek bir sorun.
Yazı: Aybüke Nazlı Gültekin – Gönüllü İletişim Ekibi
Savaş, tanım itibarıyla “devletlerin diplomatik ilişkilerini keserek giriştikleri silahlı mücadele” anlamına geliyor. Savaşlarda artık barutlu silahların yanı sıra biyolojik, kimyasal ve nükleer tehlikelerle karşı karşıyayız ve bu tehlike sadece savaşan ülkeleri değil, uzak-yakın çevresindeki tüm toprakları ve canlıları tehdit ediyor. Peki savaş sadece bu tanımlara sıkışmış bir süreçten mi ibaret, yoksa savaşın öncesi ve sonrası da bizzat savaşın kendisi kadar yıkıcı mı?
Savaş sürecinin toplumlar üzerinde sosyoekonomik ve çevresel kayıplar yaratması için yalnızca bir silahlı eylemin fiili varlığı ile çatışmak gerekmiyor. Savaşa hazırlık ve savaş sonrası sürecin neden olduğu ve olacağı yıkımları da hesaba katmak gerekiyor. Savaşların çevre üzerindeki etkileri savaşma yöntemlerine göre değişiklik gösteriyor.
Çevresel kirlilik, savaşa hazırlık sürecinde başlıyor. Çevrenin savaşa uygun şekilde yeniden düzenlenmesi, kullanılacak silahların denenmesi ve bu silahların üretimi aşamalarında başlayan tahribat, kurulması gereken düzenekler, cephaneler ve üsler için geniş arazilerin kullanılması ile genişliyor. Toprak, su ve havanın kirliliğine neden oluyor; o bölgedeki yaban hayatının yaşam alanlarını da tahrip ediyor. Sadece hazırlık sürecinin bile biyoçeşitliliğin azalmasına dek çeşitli tahribatlara neden olabildiği göz önünde bulundurulursa çevresel yıkımın düşündüğümüzden çok daha büyük olduğu görülebilir. Geçmişte silah deposu olarak kullanılan eski Doğu Alman topraklarının yaklaşık %4’ü hâlâ kullanılamıyor.
Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarının trajik ve küresel etkilerinin farkındayız belki ama bunun tek olmadığının da bilincinde olmalıyız. Körfez Savaşları’nda yaşananlar da savaşın öngörülebilen yıkımlarının yanında öngörülemeyen etkilere de yol açtığının bir kanıtı niteliğinde. Basra Körfezi’ne yayılan milyonlarca varil ham petrolün binlerce deniz yaşamı canlısını katletmesi, savaş sırasında açığa çıkan tonlarca kirli gazın siyah, yağlı kar ve yağmurlara neden olarak ekolojik dengeyi tahrip etmesi o günleri yaşayanların hafızalarından silinmiyor.
Savaşların, canlılar üzerindeki zararlarının yanına bir de yok edilen ormanlar ve verimsizleşen topraklar yüzünden oluşan hammadde kayıpları ekleniyor. Bu tarz çevresel bozulmalar iklim değişikliğine neden oluyor ve birçok insan iklim/çevre mültecisi olmak durumunda kalıyor. Aktif savaş sürecinin ve uzun dönemli sonuçlarının iklim değişikliğine neden olmuş ve daha da olmaya devam edecek olması ciddi ve gerçek bir sorun.
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) 2014 yılında yayımlanan 5. Değerlendirme Raporu; küresel iklim değişikliğine neden olan sera gazı seviyelerindeki artışın ana sorumlusu olarak enerji sektörünü gösterdi ve fosil yakıtlara dayalı enerji yatırımları yerine yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılmasını önerdi. Bu durum savaşlarda kullanılan fosil yakıtlara bağımlı silah endüstrisinin ve yarattığı karbon emisyonlarının iklim değişikliği üzerindeki direkt etkisini kanıtlar nitelikte. IPCC’nin, “İklim Değişikliği 2022: Etkiler, Uyum ve Kırılganlık” başlıklı 6. Değerlendirme Raporu ise bazı çarpıcı gerçekleri gözler önüne seriyor:
“İklim değişikliğinin gıda tedariki ve suya erişim üzerinde yarattığı tehdidin, özellikle yoksul ülkelerde toplumsal huzursuzluk ve silahlı çatışma riskini artırabileceği öngörülüyor.”
Raporda sunulan bu nokta, savaş endüstrisinin de büyük bir etken olduğu iklim değişikliğinin öngörülen sonuçlarının bir kez daha altını çiziyor. Raporun paylaşılmasının, Rusya-Ukrayna savaşı ile aynı aralığa denk gelmesi ise bu çarpıcı uyarıların savaşın gölgesinde kalmasına neden olabilir. Rapora göre, “Her geçen gün artan yaşam, biyoçeşitlilik ve altyapı kaybını önlemek ve iklim değişikliğine uyum sağlamak için iddialı, hızlandırılmış eyleme ihtiyaç duyulurken sera gazı emisyonlarında da acil ve derin kesintiler yapmak gerekiyor.” Aktif bir savaş sürecinde bunun ne kadar mümkün olabileceğini göreceğiz.
Savaşların, başta iklim değişikliği olmak üzere savaş sonrası devam eden uzun dönem çevresel etkilerinin yanında; savaşta kullanılan her türlü silah, toprağın kimyasal ve fiziksel yapısını da bozuyor. Ağır bombardıman uçağından atılan bir bombanın patladığında, açığa çıkan sıcaklıkla toprağın alt katmanlarına kadar yanmasına neden olması ve aynı toprağın yeniden işlenebilir hale gelmesi için 100-7400 yıl gibi bir sürenin geçmesi gerektiği, savaşın toprak üzerindeki hasarını gösteren acı gerçeklerden sadece birisi.
BM’e göre de çevre sorunlarının %34’ünün nedeni savaş ve silahlar. Savaşlarda, askeri araçların ateş altına alınarak yakılması, yüzlerce tank, zırhlı araç ve topçu sisteminin imha edilmesi, silahlı çatışmaların devam etmesi gibi durumlar ise savaşın karbon ayak izi anlamında yarattığı yıkıcı hasarı gösteriyor.
Toprak, su gibi doğal varlıklar, kayda geçmiş tarihin başlangıcından beri önemli ve stratejik bir savaş unsuru olarak değerlendiriliyor. Tarihi kaynaklarda, eski Roma ve Asur ordularının, düşman topraklarını tarımsal açıdan verimsiz hale getirmek için bu topraklara tuz ektiği yazıyor. Bu durum askerî herbisitin ilk kullanım örneklerinden biri ve savaşın yıkıcı çevresel etkisini ortaya koyuyor. Ülkenin tarım alanlarının yok edilmesi aynı zamanda ekonomilerini de sarsıyor ve bu gibi çevresel etkiler toplumları sosyal ve kültürel açıdan derinden etkiliyor.
Savaşlar, yalnızca ondan doğrudan etkilenen bölgelere zarar vermez. Savaş öncesi, sırası ve sonrasının yarattığı ortamda; imalat, tarım ve savaş çabalarını destekleyen sektörlerde artan üretim, savaştan doğrudan etkilenmemiş olan bölgeler de dahil olmak üzere doğal çevrede tahribat yaratacak etkilere sahip olabilir. Birinci Dünya Savaşı sırasında ahşap ürünlere yönelik artan talebi karşılamak için geniş kereste stantlarının kullanılmasını örnek verebiliriz. Askeri gruplar tarafından sömürülen bu tarz kaynaklar silah almak için bir gelir kaynağı olarak kullanılırken, hektarlarca alanda ağaçların kesilmesine neden oldular. Biyoçeşitliliği tehdit eden bu durumun bir de askeri araçlar, kargo uçakları ve kamyonlar ile taşınan yerli olmayan, istilacı türler kısmı var ki, bu şekilde taşınan bitkiler ve hayvanlar da taşındıkları bölgelerdeki yerli türleri yok ederek ekosistemde büyük dengesizliklere neden oluyorlar. Savaş koşullarının yol açtığı bu zararlar iklim değişikliklerinin doğrudan bir tetikleyicisi halinde.
Özellikle savaş durumlarında tüketilen doğal kaynakların küresel çapta artan fiyatlara ve bu fiyatların da ülkelerin tarım ekonomilerinde olumsuz sonuçlara yol açması çevre açısından bir felaket döngüsü yaratmış oluyor. Bu döngüye IPCC’nin “İklim Değişikliği 2022: Etkiler, Uyum ve Kırılganlık” raporunda da yer verildiğini görmek mümkün.
Raporda, emisyonlar hızla azaltılmazsa küresel ölçekte görülecek olan aşırı hava koşullarının ürün kıtlığı riskini artıracağına ve bunun erişimde sıkıntılardan doğan fiyat artışlarına neden olacağına vurgu yapılıyor. Mahsul kaybı ve tarımsal verimde düşüş yaşanmasının ise önemli altyapı hasarlarına ve iklim krizi kaynaklı ekonomik istikrarsızlıklara neden olacağının altı çiziliyor. Bu gibi tedarik zinciri sorunlarının yaşanmasının özellikle yoksul ülkelerde toplumsal huzursuzluk kaynaklı silahlı çatışma riskini artıracağı da öngörülüyor. Ve böylece sürekli kendini besleyen, tehlikeli bir döngü oluşturulmuş oluyor.
Yazı: Aybüke Nazlı Gültekin – Gönüllü İletişim Ekibi
Kaynakça
Sözcü, Ukrayna savaşı küresel gıda krizine sebep olabilir: Kıtlık tehlikesi.
Cumhuriyet, Baş, M., Savaş ve Sürdürülebilirlik: Ekoloji Boyutu
İklim Gazetesi, Melis Cengizhan, Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline iklim merceğinden bakmak
Deutsche Welle Türkçe, Ukrayna’daki savaş gıda fiyatlarını daha da artıracak
WWF Türkiye, IPCC 5. Değerlendirme Raporu Açıklandı
Dünya, Evrim Küçük, Buğdayda Korkutan Senaryo.
Treehugger, Marc Lallanilla, The Effects of War on the Environment
Canadian Science Publishing, Michael J. Lawrence, Holly L.J. Stemberger, Aaron J. Zolderdo, Daniel P. Struthers, and Steven J. Cooke., The effects of modern war and military activities on biodiversity and the environment
İklim Haber, IPCC’nin Yeni Raporunun Politika Yapıcılar için Özeti Neleri İçeriyor?
Medium, Yeşil Posta, Gıda Krizi ve Gıda Eşitsizliği Çağı’nda Bizi Neler Bekliyor?
Çalışma Ortamı Dergisi, Bilge Kağan Şakacı, Savaşın Çevre Üzerindeki Etkilerinin Değerlendirilmesi
Yeşilist, Ayşegül Yalvaç, Terör ve savaşın çevre üzerindeki 7 ölümcül etkisi
Yeşil Gazete, IPCC’nin Altıncı Değerlendirme Raporu açıklandı: İklim değişikliği insani krizleri şiddetlendiriyor
Kapak fotoğrafı: Roshchino, Russia. Ninara/Flickr