Son Buzul Erimeden
Buğday Gönüllü İletişim Ekibi’nden Özlem Gürtunca, Prof. Dr. Levent Kurnaz’ın iklim değişikliği sorununu tüm boyutlarıyla ele alarak, bir haber başlığı olmaktan çıkarıp hayatımızın tam içine taşıdığı “Son Buzul Erimeden – İklim Değişikliği Hakkında Merak Ettiğiniz Her Şey” kitabını değerlendirdi.
Yazı: Özlem Gürtunca (Buğday Gönüllü İletişim Ekibi)
Son 800 bin senedir 300 ppm (parts-per million-milyonda parça) üzerine çıkmayan atmosferdeki karbondioksit oranı bugün 410 ppm ve milyonlarca yılda gerçekleşmesi gereken 130 ppm değerindeki artış, sadece Sanayi Devrimi’nden bu yana gerçekleşmiş durumda. Mutsuz sonlu bu hikaye karbondioksit salımının başlıca sebebi olan kömürün yer altından çıkarılması sırasında kullanılan buharlı pompaların geliştirilmesi ile başlamış ki hikayedeki ana karakterin en başından beri kömür olduğunu ben de kitabı okurken şaşırarak hatırladım. Ne yazık ki başından sonu belli değilmiş ve olan olmuş. Bugün iklim değişikliği konusunda, durumun ciddiyetinin ne kadar büyük olduğunu bu bülteni ve bu yazıyı okuyan hemen herkes zaten söylüyordur. Fakat “Son Buzul Erimeden” kitabını okuduğumuzda bunu, kitapta anlatılan bilimsel bilgiler ve sayısal verilerden ziyade, dünya iklimini ve değişimini oluşturan şeyleri ve onların işleyiş prensiplerini öğrenerek biliyor oluyoruz. Kitabın arka kapağında yazdığı gibi, Prof. Dr. Levent Kurnaz yıllardır konuşulan bu konu hakkındaki bildiğimizi sandığımız gerçekleri haykırıyor ve iklim değişikliğini kulağımıza çalınan bir haber başlığı olmaktan çıkararak hayatımızın tam içine taşıyor. Bizi, bildiğimizi sandığımız şeyleri gerçekten biliyor hale getiriyor. Kuzey Buz Denizi’ndeki kalıcı buzların, her on yılda bir Türkiye’nin alanı kadar eridiği gerçeği gibi, çarpıcı bilgileri olduğu gibi söylüyor ve cümlelerin çarpıcılığı da onların gerçek olmasından ileri geliyor.
Peki kitabı okuduğumuzda iklim değişikliği ile ilgili neleri, nasıl biliyor oluyoruz? Çok kısaca özetleyecek olursak, kitap önce dünya iklimini ve iklimin nasıl değiştiğini, ardından bu değişimin bizi nasıl etkileyeceğini, sonra da iklim değişikliği konusunda neler yapılması gerektiğini anlatıyor. Daha ayrıntılı anlatacak olursak, Prof. Dr. Levent Kurnaz öncelikle iklimin ne olduğunu ve dünya ikliminin nasıl oluştuğunu anlatarak işe başlamış. Güneşten gelen ışınlar, okyanus akıntıları, sera gazı denilen gazlar ve onların ısıyı nasıl tuttuğu, atmosferdeki su buharı ve buzulların erimesi ile bağlantılı olan, iklim değişikliği hızını arttıran geri beslemeler herkesin anlayabileceği kadar basit ama yeterli anlatılmış. Kurnaz, çoğu yerde meselenin bu kadar basit olmadığını kendisi de söylemiş fakat genel çalışma prensibinin anlaşılır olmasını da başarmış. İklim değişikliğinin hızını arttıran geri beslemelerden birini bu anlaşılırlığa örnek olması açısından yazayım: Sıcaklığın artmasıyla, buzullar eridikçe, yüzeyde buz yerine deniz suyu daha fazla görünmeye başlar ve beyaz yerine lacivert yüzeyin artmasıyla su daha kolay ısınır, böylelikle buzulların erimesi de kolaylaşır.
Bunun gibi artık biliyor olduğum bir sürü bilgiyi buraya yazmak istiyorum ancak kendimi tutayım, siz de kalan bir sürüsünü kitabı okuyarak öğrenin. Kitabı okuduğumuz zaman iklimin neden değiştiğini, “iklimin değiştiğine emin miyiz?”, “iklimin bizim yüzümüzden değiştiğine emin miyiz?”, “bu değişikliklerin yakın gelecekte insan yaşamını kötü etkileyeceğine emin miyiz?” sorularının cevabının hiç şüphesiz neden evet olduğunu, bu eveti kitaptan ya da başka herhangi birinden duymamıza gerek olmadan bizim de söyleyebileceğimiz kadar bilgilenerek öğreniyoruz. Ayrıca kitapta, belirli aralıklarla iklim değişikliği konusunda yapılan tüm bilimsel çalışmalar incelenerek hazırlanan IPCC (Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli- Intergovernmental Panel on Climate Change) raporları gibi iklim değişikliği ile ilgili bilgilerin takip edilebileceği bilimsel referanslar da verilmiş. İklim modellemeleri ve iklim değişikliğinin önümüzdeki yıllarda neler getirileceği hesaplamaları yapılırken kullanılan iklim değişikliği öngörüleri anlatılmış ki en iyi ve en kötü senaryo olarak kitapta bahsi çokça geçen bu öngörüler de kitabın önemli kısımlarından biri. En kötü senaryo veya daha da kötüsü olursa dünyanın gelecekteki durumunun nasıl olacağı da anlatılmış ve Arktik deniz buzunun erimesi, Amazon Ormanları’nın yok olması, Atlantik akıntı dolaşımının çökmesi gibi geri dönülmez sonuçlar doğurabilecek devrilme noktaları sıralanmış.
Kitabın son bölümü ise iklim değişikliğine karşı neler yapabileceğimiz ile ilgili kısım. İklim ve değişikliği konusunu öğrenmemize yarayan bilimsel açıklamaların yanı sıra, iklim değişikliği konusundaki kilit kısım olduğunu da söyleyebiliriz çünkü geçtiğimiz 10 yılda insanlık az önce bahsettiğim bilimsel hesaplamalara dayanan en kötü sera gazı salımı senaryosundan bile daha kötü bir yol izlemiş. Tam olarak bunun bize gösterdiği gibi, iklim değişikliği konusunda gelecekte ne olacağına dair tahminlerin bilime değil, politikaya, ekonomiye ve insanların davranışına bağlı olacağının sebepleri kitabın son kısmında açıkça anlatılmış. İklim değişikliğini durdurmak için neler yapılması gerektiğinden bahsedilirken, aslında neler yapmadığımız anlatılmış. Devletlerin iklim değişikliğini durdurmak adına nasıl tutumlar sergiledikleri, anlaşmalar, sözleşmeler ve uygulamalar ile türlü sebeplerle bu uygulamaların neden aksadığı ortaya konmuş. İklim değişikliğinin bu denli hızlı olmasının sera gazı salımının fazlalığından kaynaklandığı, sera gazı salımının fazlalığının başlıca sebebinin kömür, doğal gaz ve petrol yakımının fazlalığı olduğu, bunları enerji ihtiyacımızı karşılamak için bu kadar fazla yaktığımız, rakamlar ve yüzdelerle anlatılmış. Bireysel olarak yapabileceklerimize de değinilmiş ve okuduğumuzda, aslında bireysel olarak yapacaklarımızın etkili olması için de doğru bilgilere sahip olmamız gerektiğini anlıyoruz.
Karbondioksit salımını azaltmak için benzin ya da kömürle çalışan ürünler yerine elektrik ile çalışan ürünleri tercih etsek bile çok bir şey değişmeyecek çünkü ülkemizde elektriğin %67’si kömür ve doğal gazdan elde ediliyor. Kapalı televizyonu fişten çekmek gibi naif tasarrufları yaparak vicdanımızı rahatlatmanın iklim değişikliğini durdurma konusunda pek bir etkisi de yok.
Öte yandan, kitapta sera gazı salımının en fazla nelerden meydana geldiği anlatılırken enerji ihtiyacımızdan, taşımacılıktan, şehirlerden, tarım ve hayvancılıktan, endüstriden, ekonomiden bahsediliyor ki bu da bize iklim değişikliğinin bu benzeri görülmemiş hızının sebebinin aslında yaşayış şeklimiz olduğunu gösteriyor. Ve Prof. Dr. Levent Kurnaz, bireysel olarak sorumluluklarımızı ve yapabileceklerimizi anlattığı kısımda, kapalı televizyonu fişten çekerek iklim değişikliğini önleyemeyecek olmamız ile, devletin ve daha büyük birimlerin inisiyatifinde olduğunu düşündüğümüz şeyleri yaşayışımıza yönelik tercihlerimizle değiştirebilecek olmamız arasındaki farkı o kadar güzel ortaya koymuş ki, karamsarlık, umut, sorumluluk, vicdan rahatlatma gibi çevreye etki eden günlük yaşam davranışlarımızı belirlerken devreye giren karmaşık duygulara yer bırakmamış.
Ekolojik sorunlar konu edilirken çevreye verilen tahribattan kaynaklı karamsar tablolar çizilip, harekete geçebilmemiz için de umutlu olmamız beklenebiliyor. Kurnaz ise, her şeyi öyle net anlatıyor ki, bir şeyler yapma kararımızı umutlu veya karamsar olmaya bırakmıyor. Durum bu, böyle giderse olacak olan bu, yapılması gereken bu diyor. Bize ise önümüze serilen bu net tabloya arkamızı dönmediğimiz sürece, yaşam alışkanlıklarımızı gözden geçirmek ve daha az hareket etmek kalıyor.
*Son Buzul Erimeden – İklim Değişikliği Hakkında Merak Ettiğiniz Her Şey, Prof. Dr. Levent Kurnaz, Doğan Kitap, Eylül 2019, 480 sayfa.
Yazı: Özlem Gürtunca (Buğday Gönüllü İletişim Ekibi)